13 Mayıs 2009
Şampiyonluk yarışında Beşiktaş ve Trabzonspor ile soluk kesen bir yarış içine giren Sivasspor’un şampiyonluğu kolay kolay bırakmaya niyeti yok. Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun ile takımın son durumunu, Sivasspor ile bugüne kadar yaptıklarını ve projelerini konuştuk.
Hilmi Sever’in sorularını yanıtlayan Bülent Uygun, içten yanıtlar verdi. Her cümlesinde takımıyla gurur duyduğunu söyleyen genç teknik adam, bugünlere şans eseri gelmediklerini ve sistemli çalışmayla her takımın bunu başarabileceğini de sözlerine ekledi.
Şimdi bu çarpıcı röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz…
-Son iki haftada alınan mağlubiyetlerden sonra takımda bir moral bozukluğu var mı?
“Takımımız da herhangi bir moral bozukluğu yok. Oyuncularımın hepsi ellerinden geleni yapıyorlar, onlarla gurur duyuyorum. Oyuncularım tüm güzellikleri sahaya yansıtıyorlar.”
“RAKİPLERİMİZ DE PUAN KAYBEDEBİLİR”
-Hocam, Sivasspor uzun bir aradan sonra liderliği kaybetti. Şampiyonluk için neler söyleyeceksiniz?
“Avantajımızı kaybettiğimiz bir gerçek. Ama yine de hedefe ulaşmak için yolumuza devam edeceğiz. Kalan maçlarımızı kazanmak istiyoruz. Yüzde 51 Beşiktaş’ın Mustafa Denizli faktörüyle şampiyonluk şansı var. Yalnız kimse şunu unutmamalı, rakiplerimiz de puan kaybedebilir. Üç hafta var ve çok şey değişebilir.
Geçen sezon Sivasspor takımının başardıklarını Anadolu’da daha önce bir çok takım başarmıştı ve bu Sivassporlulara da nasip oldu. 38 yıl boyunca şampiyon olmamış ve Süper Lig’de mücadele edememiş bir takım, şampiyon olduktan sonra yapılan doğru planlamalar ve kurulan sistemle birlikte geçtiğimiz sezon 23 galibiyet alarak son haftayı kaybeden bir Sivasspor’du. Aynı tecrübenin üzerine daha çoşku ve istekle devam eden, geçen sezon başaramadığını bu sezon başaramak için çabalayan bir takımız. Genelde Türk insanında bir başarıyı yakalayamadıktan sonra bir düşüş başlar, bu bizde olmadı. Kalan haftalarda şampiyonluğu yakalamak adına elimizden geleni yapacağız. İnşallah sezon sonunda şampiyonluğu yakalayıp, Anadolu’nun yükselen projesi olarak adlandırdığımız Sivasspor adını tarihe yazdırmak istiyoruz. Elde edeceğimiz şampiyonluğun Anadolu’nun diğer güzide takımlarını da ayağa kaldıracağını düşünüyoruz.”
-Bu projenin esası nedir?
“Sayın Başkanımız Mecnun Odyakmaz ile Sivasspor’a geldiğimizde hiç Süper Lig’e çıkmayan bir takımla şampiyonluğu yakalamak ve ligde kalıcı yapmak istiyorduk. Fakat sonraki zaman sürecinde baktığımızda sistemli bir şekilde yolumuza devam edersek olmazsa olmazları başarabileceğimizi gördük. Nitekim hep beraber el birliğiyle çalışarak, örneğin bir futbolcu almayarak bulunduğumuz bu tesisi yapıp, ileride binlerce futbolcunun yetişeceği alt yapıyı oluşturduk. Sahalarımızı, antrenman sahalarımız ve hala devam eden yatırımlar doğrultusunda 35 bin kişilik stadyum, 5 bin kişilik kapalı spor salonu ve 3 bin kişilik yüzme havuzu ve 50 derslik Sivasspor Kolejini de kapsayan projelerimiz devam ediyor. Bu unsurlar devam ettiği sürece başarıda sizinle muhakkak ki geliyor. Sivasspor camiası olarak duruşumuz ve kararlılığımızla başarıya odaklanmış durumdayız.”
YENİ STAT 2,5 YIL SONRA…
-Tesisleri gezdik, gerçekten mükemmel olmuş. Stat inşaatının başlangıcı için düşünülen tarih nedir?
“3-4 ay içerisinde Sayın Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde, Toki Başkanımız, Valimiz ve Belediye Başkanımız’ın üst seviyede çalışmalarımız devam ediyor. 2,5 sene sonra yeni stadımızda taraftarlarımızla buluşacağımızı düşünüyorum.”
-Bir çok Anadolu takımının stat projeleri var. Anadolu’da yapılan bu statların çok fazla dolmayacağı yönünde endişeler var…
“Ben kesinlikle buna inanmıyorum, inanmak da istemiyorum. Öncelikle UEFA kriterlerine uygun 30 bin kişilik statların olması gerekiyor ve insanları çekmek adına güzel ortamlar yaratılmalı. Bizim şu anki stadımız 16 bin kişilik ve her maçta tam olarak doluyor. İleriki zamanlarda stadımız da yapıldığında, siz de hedefe giden bir takımsanız ve aileler de huzur içinde maç izlemeye gelebiliyorsa neden yapılan statlar dolmasın. Yapılan statları 3-5 yıllık düşünmemek lazım, bir stat 50 yıl kullanılıyor. Nüfus artıyor, spora ilgi de artıyor bu nedenle bir korkumuz yok. Bayramlarda, şenliklerde ve konserlerde de bu statlar dolacak, o şehirdeki insanların güzel vakit geçermelerine ve şehrin de gelişmesine katkı yapacağını düşünüyorum.
-Sivasspor’un şampiyon olması Türk Futbolu’nda neler değiştirebilir?
“Öncelikle makus talihi değiştirecektir. Bundan önceki yıllarda dört büyüklerden başkasının şampiyon olamayacağının düşünüleceği ortamda Sivasspor artık bu işin böyle olmadığını göstermiş durumdadır. Geçen sezon son hafta şampiyonluğu kaybettik, bu sezon da sonuna kadar bu şampiyonluğu kovalayacağız.”
“TÜRKİYE KUPASI GİBİ ANLIK BAŞARILARLA YETİNİLMİŞ”
-Anadolu’da çok güçlü şehirler var. Bursa, Kocaeli, Adana ve Kayseri gibi. Siz hangi şehir takımlarından böyle çıkışlar bekliyorsunuz?
“Tüm şehir takımlarımız bu çıkışı fazlasıyla yapabilir. Gerek ekonomi gerekse taraftar potansiyeline fazlasıyla sahipler. Ancak yıllardır yöneticilerin yanlış düşünceleri ve yönetim anlayışları nedeniyle bu güzide takımlarımız borç batağına düşmüşler, başarıyı yakalayamamışlar. Ne zamanki gelen yönetimlerin maddi katkılarıya anlık olan Türkiye Kupası gibi başarıları yakalanmış ve camialar da bunlarla yetinmişlerdir. Burdaki en önemli olay kurulması gereken sistemlerdir. Türkiye’de maalesef biz bunları yöneticilere anlatamıyoruz. Yöneticilerin yapması gereken iş sadece yöneticiliktir. Çünkü futboldan anlamıyor. Takımlar profesyonel yöneticilerle çalışmalı, danışmanın profesyonel olmalı, sistem özenle yürütülmeli, her takımın scoutları olmalı, hocanın rahat çalışabileceği bir ortam olmalı. Futbolcuyla 1 lira vereceğim diyip de yarısını vermezseniz olmaz. Dumansız bir sanayi olan futbolda, her takım aşağı-yukarı 15-20 milyon dolar para kazandığı bir ortamda. kulüpler profesyonelce yönetilmelidir. Bilinçli gidildiği takdirde takımlar şampiyonluğu çok rahat bir şekilde yakalayabilir.”
“SİVASSPOR’UN MARKA DEĞERİ 40 MİLYON AVRO”
-Sivasspor bu saydıklarınızın tamamını gerçekleştirebildi mi?
“Sivasspor’a geldiğimizde çok az bir borcu vardı. Şu anda marka değeri 40 milyon Avro, kasasında yaklaşık 1,5 trilyon lira parası olan ve hiç bir futbolcusuna borcu olmayan bir kulübüz. Nereden nereye geldik! Sivasspor’un yapılanmasına ve bu kadar kısa zaman içinde, desteği az olmasına rağmen geldiği noktaya ve diğer takımların içinde bulunduğu borç batağına bakınca olay daha iyi anlaşılıyor.”
BÜLENT UYGUN’UN HEDEFLERİ…
-Uzun vaadeli hedefleriniz neler?
“İnsanların kişisel hedefleri olabiliyor ama benim öncelikli hedefim Antalya’da Milli Takımlar kamp tesisi gibi tam teşekküllü bir hastahane ve bir huzur evi kurmak. Futbolun sendikalaşması, futbolcuların emekli olması, spor mahkemelerinin kurulması, derneklerin çok güçlü duruma gelmesi benim hayallerim. Çünkü Türk sporu için hayal ettiklerim var, bu yapacaklarımızla alacağımız bir dua bize yeter. Bu eserleri gerçekleştirme zamanı içine girmiş durumdayız. Sporu seven bir Başkbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Mahmut Özgener gibi bir Futbol Federasyon başkanına sahibiz.
Kendi kişisel hedeflerim arasında ise tabii ki bir UEFA ve Şampiyonlar Ligi Kupası kaldırmak var. Milli Takımlar’da Avrupa ve Dünya Şampiyonluğu yaşamak hayallerim. Ama hayalperest gibi de yaşamıyorum. Okuyorum, araştırıyorum, kendi takımımla ve beni oralara taşıyacak süreci dolu dolu yaşıyorum. 20 yıl boyunca bir teknik direktör olarak düşünen ama futbolcu olarak sahada uygulayan bir Bülent Uygun vardı. Her futbol adamının en güzel yönünü aldım ve şimdi bu bilgi birikimi teknik direktörlük kariyerimde yavaş yavaş uyguluyorum. İnşallah Allah da bana bu hayallerimi gerçekleştirmeyi nasip eder.”
“HİÇ SAHİP OLMADIĞIN BİR ŞEYE SAHİP OLMAK İSTİYORSAN, HİÇ KİMSENİN YAPAMADIĞI BİR ŞEYİ YAPMAK MECBURİYETİNDESİN”
–Sivas halkının desteği son haftalarda daha da arttı. Sivas halkınıngönlünde sizin yeriniz de çok farklı. Halka her konuda yardım ettiğinizi de biliyoruz…
“İnananlar, inandıklarını başarmışlardır. Biz inanlar ile çıktığımız bu yolda ilerlemeye devam ediyoruz ve sezon sonu geldiğinde bunu inşallah şampiyonlukla taçlandıracağız. Sivas’ın yiğit ve mert halkı da yıllarca futbol kültüründen uzak oldukları için bu güzelliklerin farkına çok fazla varamamışlardı. Sivas halkının genel zihniyetinde de olmaz, yaptırmazlar düşüncesi hakim olduğu için bizim ligin son haftasında kaçırdığımız şampiyonluğun bile farkına varamadılar. Ancak bu sezon aynı başarı devam edince tam destek vermeye başladılar. Biz halkımıza inandırdık, çünkü hiç sahip olmadığın bir şeye sahip olmak istiyorsan, hiç kimsenin yapamadığı bir şeyi yapmak mecburiyetindesin. Ve biz de dört büyüklerden sonra şampiyon olmak için vargücümüzle çalışıyoruz.”
İYİ TRANSFERİN SIRRI…
-Sivasspor’un yaptığı transferlere baktığımız zaman çok isabetli tercihler olduğu görülüyor. Transferdeki bu başarınızın sırrı nedir? Bilica’yı şu an tüm Türkiye konuşuyor…
“Benim bir scoutım var, onlar gidiyorlar maçları izliyorlar ve oyuncu seçiyorlar. Yardımcı hocalarım da bu arkadaşlarımızın beğendiği oyuncuları gidip izliyorlar. Son olarak da ben gidip oyuncuyu izliyorum ve maçtan sonra oturup yemek yiyoruz. Futbolcuyla karakteri, düşüncesi, içki içip içmemesine, benim Sivasım’daki zor şartlara uyum sağlayıp sağlayamayacağını kadar bir çok konuyu oturup konuşuyoruz, kararımızı veriyoruz ve transferi gerçekleştiriyoruz. Türkiye’de ise sadece menajerler tranfser yapıyor. O menajerler hayatı boyunca futbolcuyu da izlemiyor, sadece kulübü dolandırmak adına düşüncesi ve felsefesini, yöneticiye yakınlığıyla kabul ettiriyor. Ondan sonra da 1-2 milyon Avro’ya dandik oyuncuları alıyorlar. Halbu ki scout sistemini kursan sana yıllık maliyeti en fazla 100 bin dolar. Kulüpler bu kadar parayı vermeyip, hayatı boyunca futboldan anlamayan adama transferi yaptırıyorlar ve sonra da biz nerde hata yaptık diye ortalıkta dolanıyorlar. Siz zaten başlarken hata yapmışsınız!”
“FRANSA’DA VE ALMANYA’DA OYUNCULAR İZLİYORUZ”
Gelecek sezon için izlediğiniz oyuncular var mı?
“Yardımcılarımın bir tanesi Fransa’da diğer Almanya’da. Toprak Hoca, Almanya’daki Türk gençlerini takip ediyor, Esat Hoca da Fransa’daki izlediğimiz yabancı oyuncular vardı onları takip ediyor. Bu oyuncuları, önümüzdeki maç programlarına göre ben de izlemeye gideceğim ve karar vereceğiz. Hatta bizim transferlerimiz arasında şu da var; iyi bir futbolcu var, siz bize önerdiniz, o oyuncu bizim istediğimiz gibi çıkarsa o oyuncuyu bize kazandıranı da 5-10 bin Avro vererek ödüllendiriyorum.”
-Aradığınız mevkiiler var mı?
“İyi oyuncular arıyoruz, iyi oyunculara her zaman kapımız açık. İyiysen benimle birliktesin, çünkü ben de çok iyiyim. Yalnızca belli mevkiilere oyuncu aramıyoruz.”
-Sivasspor şampiyon olamasa da Şampiyonlar Ligi iddiası da çok güçlü. Kadronuzu Şampiyonlar Ligi için yeterli buluyor musunuz?
“Hiçbir şeyin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Her gün bir şeyler üretmek gerektiğini düşünüyorum. Biz de o yüzden bu kadronun üzerine gerekli takviyeleri yapacağız ve bize yüklenen bu misyonu çok iyi bir şekilde üstleneceğiz.”
“ONLARIN TÜRK FUTBOLU’NDA YERİ YOK”
-Bazı köşe yazarları Sivasspor’un Şampiyonlar Ligi’ne katılması halinde çok başarısız olacağı ve ülkemizi kötü bir şekilde temsil edeceğini, bu nedenle şampiyon olmasını istemediğini söylediler…
“Ben de onlara şunu söylüyorum: “Sizin yazar olmamanız lazım, çünkü Türk Futbolu’nu kötü yönlere sürüklüyorsunuz” diyorum. Bu gibi zihniyetler yüzünden Anadolu takımlarının önüne duvar örülüyor. Ben o muhterem zatlara soruyorum; hayatları boyunca futbol topunu saydırmışlar mı, hayır. Hayatları boyunca Türk sporuna hizmet etmişler mi, hayır. Köşelerine geçmişler atmışlar-tutmuşlar, ahkam kesmişler. Bunlara sorsan herşeyden anlayan onlar ama hiç birşeyi de başaramayan onlar. Bu nedenle Sivasspor’un neyi başarıp başaramayacağına onların karar verme hakkı yok. Onların hiçbir şeye karar verme hakkı yok ki zaten onların Türk Futbolu’nda yerleri yok. Ama ne yazık ki bir şekilde köşeleri ellerine geçirmişler ve ahkam kesiyorlar. Sivasspor gerekeni yapacaktır, şampiyonluğa oynuyoruz, şampiyon olamasak da ben takımımı başarmış sayıyorum.”
“CHELSEA VE MİLAN’IN DEV BÜTÇELERİ, BİZİM YÜREĞİMİZ VAR”
-“Chelsea’yi, Sivasspor’a getirmek istiyoruz” diye bir açıklamanız vardı. Sivasspor’un, Chelsea ile başabaş mücadele edebileceğine inanıyor musunuz?
“Chelsea, Milan ya da Manchester United’ın 1 milyar dolarlık bütçeleri var, yani bizim 1000 katı bütçelere sahipler. Benim 15 milyon dolarlık bir takımım olabilir ama bana atalarımdan kalan asil bir kanım ve bu kanla birlikte imkansızlıklar içinde bir çok şeyi imkanlı hale getirebilecek bir yüreğim ve savaşma ruhunu sahaya yansıtacak oyuncularım var. Bu nedenle karşımdaki takımın büyüklüğü beni ilgilendirmez. Yeter ki benimle birlikte inanlar ordusunu, inandığım yolda yürütebileyim. Tabii ki futbolun doğasında her şey var, belki fark da yiyebiliriz. Ama biz hiç bir şeyden korkmayız, çünkü bizim güvenimiz hep vardır.”
-Fenerbahçe ve Galatasaray’ın bu sezonu kötü geçirdiği ortada. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?
“Geçen sezon Anadolu’da yaptığımız başarıdan sonra Anadolu’daki tüm takımlara öz güven geldi. Bu güvenle birlikte büyük takımlar da işlerinin daha zor olduğunu gördü. Özellikle yabancı hocaların bu işi oyunculara iyi anlatamamasının sonucunda düştükleri bir durum diye düşünüyorum. Büyük takımların büyüklüğü ne kupa büyüklüğüdür ne de başka bir büyüklüktür, onların büyüklüğü kelimeler ile anlatılmaz. Büyük takımlarımız dişli rakiplerle karşılaşınca yaşadıkları entropi dediğimiz bir hastalık ortaya çıkıyor. F.Bahçe ve G.Saray gibi milyon euroluk takımların kurduktan sonra, futbolcuların bunun karşılığını verememesi ve sorumluluk duygusundan kaçması, kaçarken de yaşananları görmemeye başlıyorlar. Bunun sonucunda da başarısızlık ortaya çıkar.”
“GÖREVİMİN BAŞINDAYIM”
-Sezon sonunda Fenerbahçe’den de teklif geldi, Sivasspor da Şampiyonlar Ligi’ne gitmeye hak kazandı. Nedir kararınız?
Öncelikle bize güvenip bize bu güzellikleri veren veren ve bu takımları bize teslim eden insanları yarı yolda bırakıp hiçbir yere gitmeyi düşünmüyoruz. Dolayısıyla beraber yürüdüğümüz insanlara ihanet edip, kendi menfaatlerimiz uğruna gitmeyiz. Gidersek de kendimize ihanet etmiş oluruz, ihaneti seven insan değiliz. Allah inşallah oralara gitmeyi de bir gün nasip edecektir. Şampiyonlar Ligi’nde en genç teknik direktör olma şansını neden bırakayım ki! Parayla ölçülemeyecek bir değeri elimin tersiyle itip, neden başka bir yola gireyim ki! Beraber yürüdüğüm bu yoldaki insanların dualarını alıp, helalleşip ayrılmak varken, bu tarz bir ayrılık bana yakışmaz. Bu nedenle görevimin başındayım, Sivasspor’la birlikte yolumuza devam ediyoruz. Ama futbolcu arkadaşlarım ve ben de dahil olmak üzere tüm takımın alternatiflerini hazırlamış durumdayım. Zamanı geldiğinde hem Sivasspor hem de Bülent Uygun’un menfaatine bir transfer gerçekleşecekse Allah’ın izniyle gerçekleşir.
-Son zamanlarda F.Bahçe tribünlerinden ‘Aziz Yıldırım istifa’ sesleri yükseliyor. Sizce Aziz Yıldırım başkanlığa devam etmeli mi, yoksa kendisini daha fazla yıpratmadan bırakmalı mı?
“Aziz Başkan kendi kararını en güzel şekilde verecektir. Futbolun doğasında bazı zamanlarda böyle başarısızlıklar olacaktır. İnsanlarımızın sabırsızlığı böyle tepkiler verilmesine yol açıyor. Ben bu tarz tepkilere hiçbir şekilde katılmıyorum ve taraftarın haklı olabileceğini de düşünmüyorum. O insanlar gecesini gündüzüne katıp o takımın başarısı için var gücüyle çalıştığı ve sağlığından – parasından ödün vereceği bir ortamda, bu insanlara küfür edilmesinin hiçbir açıklaması olamaz. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’nin marka değerini dünya kulüpleriyle boy ölçüşecek seviyeye getirdi. O efsane başkana tribündeki tepkileri doğru bulmuyorum.”
“BENİ KARAKTERSİZ, VATAN HAİNİ İLAN ETTİLER”
-Hocam yaptığınız bir çok açıklama olay oldu. Son örneği İstanbul’da Laila, Sivas’ta La İlahe İllallah’tı. Bu sivri çıkışların size zarar verdiğini düşünüyor musunuz?
“Niye zarar versin ki! Ben söylediğim her sözün arkasındayım ve hiç birinin kötü olduğunu düşünmüyorum. Bana soru sormuşlar, ‘Hocam, Sivas’taki gece hayatıyla İstanbul’daki gece hayatı arasında fark var.” Yani Sivas’ta gece hayatı yok ondan başarılısınız anlamı taşıyan bir soruya, evet ondan başarılıyız mı diyeceğim! Sen benim antrenman metodlarıma bakma, sistemime bakma, yönetim tarzıma ve takım kurguma bakma oradan bana salla, yapma ya! Bu sözü söylememdeki bir sebepte şuydu, İstanbul’da gezilecek çok fazla yer var, Sivas’ta ise hiçbir yer yok. Futbolcuların gidebileceği yerler tesis, cami ve çarşı. Futbolcularıma izin günlerinde izin veririm İstanbul’da istediğini yapar. Ama Sivas’a döndüğünde aldığı paranın hakkını vermek için yapması gerekenler vardır dedim. Bu laf çok güzel ve açılımına baktığın zaman çok güzel bir laftı. Bu lafın açılımına bakmadan kendini gazeteci sanan insanlar, iki kelimenin üzerinden yorum yapan zihniyeti benim de eleştirmem gerekiyor. Yazılarını okuyorum, çok sayıda kelime hatası var ama napalım elimizde bunlar var.
Ben aynayla barışık bir insanım, kendi hatalarımı görebilen bir insanım. Bazen sözlerimi anlamamış olabiliyorlar, Mehmet Yıldız’ı alan şampiyon olur dedim, herkes ‘vay efendim o zaman sen niye şampiyon olmuyorsun’ dediler. Ben bu sözle Mehmet Yıldız’a kalite kattım ve öz güven aşıladım. Geçen sene şampiyonluğu son hafta kaçırdık, bu sene inşallah şampiyon oluruz da görürler o zaman bu lafın gerçekliğini. Satranç oyunu gibi yeri geldiğinden sözler insanı, karakteri ve yaptıklarıyla birlikte başarıya taşır. Eleştirenlerin çoğu üç yıldır Sivasspor’un düşüş yaşamasını bekliyor ve bu da olmayınca cümlelerimizin içinden kelimeler seçip eleştiriyor, otorite sanıyorlar kendilerini. Gerçek anlamda kalbimin güzelliklerini de görenler oldu ve bir çok güzel yazı da yazıldı. En çok eleştirenlerin bir tanesi Osman Tanburacı’ydı, bir gün bir araya geldik ve bizi en çok övenlerden biri oldu, Uğur Meleke bizi analiz anlamında araştırdı, Şansal Büyüka, Erman Toroğlu, Sergen Yalçın ve Hakan Ünsal da hep bizi anlattı.
Ama bu isimlerin dışında, kendilerini futbol uleması sananlar, takıma laf söyleyemeyecekleri için hocasının söylediği iki-üç kelimeden dolayı hocasını karaktersiz ilan ettiler, vatan haini ettiler, giydiğim takım elbiseyi bile eleştirdiler. Ama doğru bu ülkede saç jölesi olmadığı için eleştirilen hocalarımız oldu, aslında bizim bu düşüncedeki insanları eleştirmemiz gerekiyor.”
-Hocam şimdi sizinle de konuşurken bunu görüyoruz. Herhalde en büyük isyanınız, insanların sizin bir alt yapı kurup, sistematik çalışmalarınızı görmeden yalnızca sahaya takımınızı ateşleyerek sürüp başarı elde ettiğinizi düşünmeleri.
“Hiçbir başarı tesadüf değildir, bu eleştiriler yapılan emeğe saygısızlıktır. Bir çok yazar biliyorum evinden maça gitmeden, televizyonun başından atıp-tutan yazarlar var. Biz de emek hırsızlığı ve tersi düz gösterince başarıyı yakaladığını sanan insanlar var. Herkesin iyi dediğine, kötü diyerek bir yerlere geleceklerini sanıyorlar.”
“TÜRKÇE ÖĞRENİN KARDEŞİM”
-Neredeyse her kıtadan oyuncularınız var, bu kadar farklı insanı bir arada uyum halinde tutmak zor mu? Ayrıca tercüman da kullanmıyorsunuz…
“Sekiz tane yabancı dil konuşulup da tercüman kullanmayan tek takımız herhalde. Empati ile anlaşıyoruz. Çünkü ben onlara Türkçe öğrenin kardeşim dedim, tabii işin esprisi bu. Türkçe de öğreniyorlar ama futbolun dili evrensel olduğu için istediklerimizi en güzel şekilde anlatıyoruz. Oyuncularımızın tüm sorunlarıyla ilgileniyoruz. Böyle daha samimi ve içten bir ortam oluyor.”
-Mehmet Yıldız’ın ligin ikinci yarısında bir düşüş içinde olduğu görülüyor ve biz de buna katılıyoruz. Sizin yorumunuz nedir? Transfer haberlerinden etkilenmiş olabilir mi?
“Mehmet Yıldız bana göre düşüşte değil. Mehmet Yıldız eskiden tek kişi tarafından tutuluyordu, artık iki-üç kişi tarafından tutuluyor, yeri geldiğinde hakem tarafından da tutuluyor. Hakemler, Mehmet’in yaka-paça indirilmesine göz yumuyor. Mehmet, kendini yere bırakmayan, fizik gücü üst seviyede bir oyuncu. Hakemler de müsaade edince rakipler onu türlü yollarla yıpratıyor ve böylece top kayıpları olunca kötü oynuyormuş imajı ortaya çıkıyor. Ama aksine Mehmet, benim verdiğim görevi layıkıyla yerine getirip, takımımızın buralara gelmesinde en büyük paylardan birine sahiptir. Transfer haberlerinin de etkilediğini sanmıyorum, çünkü Mehmet dahil tüm oyuncularımıza şunu söyledik: “Tüm futbolcularımız satılıktır ama biz adam satmayız, sizi kim isterse jet kiralayıp yollarım.”
“BU DA BİZİM ÖZEL YETENEĞİMİZ”
-Dört tane birbirinden iyi forvetiniz var, bu isimlerin rotasyonu zor olmuyor mu?
“Bu da bizim kendi özel yeteneğimiz olsa gerek diye düşünüyorum. Kriz yönetimini iyi yapabildiğimi, Sivasspor’a geldiğim ilk dönemden beri gösteriyorum. Yıldız oyuncular da dahil olmak üzere her tür oyuncuyu en iyi şekilde yönetebilecek yeteneği sahip olduğumu düşünüyorum. Böyle bir ortamda da her futbolcum mutlu. Çünkü onlar biliyor ki, Bülent Hoca kalbinden sever ve adalet mekanizmasını iyi işletir. Şu sözümü de iyi bilirler: “Adalet adalet diye bağıran adaletsizlerin yanında durmaktansa, adaletsizce ölmeyi tercih ederim. Gerçek adaletinden vicdanları olduğun bilmeyenlere de güler geçerim.”
-Takıma baktığımız zaman, kale, defans ve forvette sorununuz gözükmüyor. Orta sahada bir 10 numaranın eksikliğini hissediyor musunuz?
“Türkiye’de bir 10 numaradır gidiyor ama 10 numara kalmadı ki. Sergen, Oğuz, Can Bartu, Cemil Turan bitti. 10 numara oldu da biz mi almadık. Hagi, Alex, Delgado 10 numaralar, bizde de 10 numaralı adamlar var. 10 numaralı adamsan ve benim yaptığım görevi de yapıyorsan benim için 10 numarasın. Elinizde ne varsa onunla en güzeli sistemi uygulamalısınız.!
0 comments