Ogan Tarhan: Gökhan Gönül’e ciddi teklifler vardı

12 Ağustos 2009

Türkiye’de futbol bilgisi en fazla olan insanların başında şüphesiz Ogan Tarhan gelir. Ali Egesel ile birlikte PHM şirketinin ortaklarından olan ve bir dönem gazetelerde spor yazarlığı ve TV’lerde yorumculuk da yapan Tarhan’ı menajerlik röportaj dizimizin içinde özellikle yer almasını istedik. Her fırsatta menajer olmadığının altını ısrarla çizen Tarhan, futbolcuların daha iyi şartlarda olabilmeleri için para kaygısı olmadan çalıştığını ve bundan da büyük mutluluk duyduğunu söylüyor.

Tam bir futbol aşığı olan Tarhan ile Hilmi Sever çok hoş bir sohbet gerçekleştirdi. Laf lafı açtı ve sohbetimiz uzadı gitti. Her konuda bilgi sahibi olan Ogan Tarhan ile gerçekleştirdiğimiz röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz. Eminim okurken çok eğleneceksiniz…

– Menajerlik şirketinizin adı ve sizin buradaki göreviniz nedir?
“Menajerlik şirketimizin adı PMH. Şirketteki iş dağılımında Ali Egesel oyuncuların menajerliğini yapıyor, ben de oyunculara her türlü problem ve kariyerleriyle ilgili konularda yardımcı oluyorum. Oyuncuların transfer görüşmelerin tamamını Ali Egesel yapar, çünkü o mevzuatı çok iyi bilir. Ali Egesel’le eşit ortağız ama FIFA Lisansı olduğu için temsil işlerinde ön planda Ali Egesel oluyor. Ben daha çok oyuncu izliyorum, hem yurt dışı hem de yurt içinde. İşleyişte de maç izlemekten ve akademik çalışmalarımdan elde ettiğim bilgiyi kullanırız. Yurtdışında ortaklıklarımız var, ortak çalıştığımız menajerler var. Şu an büyük bir ortaklık kurmaya çalışıyoruz, bunun görüşmeleri devam ediyor.”

– Futbola bu kadar büyük ilgi nereden geliyor?
“Babam (Candan Tarhan) teknik direktördü. Bu ilgi de doğuştan geldi.”

– Futbol oynadınız mı?
“Amatör kümede futbol oynadım.”

“EN BÜYÜK ZARARI YAŞAYAN OYUNCULARDAN BİRİ  HASAN ŞAŞ’TI”

– Spor yazarlığına geçişiniz nasıl oldu?
“Bilkent üniversitesi Bankacılık ve Finans bölümü mezunuyum. Futbol hastası olduğum ve bankacılık yapmayacağımı bildiğim için TRT’de çalışmaya başladım. TRT’de ‘Avrupa’dan Futbol’ programının yapımcılığında görev aldım. TRT ile 96 Avrupa Futbol Şampiyonası’na gittim daha sonra NTV’de ‘Futbol Mundial’ gibi programların çevirmenliğini yaptım. 98’den sonra Show TV, NTV ve CNN Türk gibi kanallarda çalışma hayatım devam etti. CNN Türk’te Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan sonra program yapmaya başladım.

2002 Dünya Kupası sırasında da Milli Takım’dan teklif gelince orada basın sözcüsü görevini yürüttüm. Orda futbolcular ile çok yakın diyaloglarım oldu ve arkadaşlıklar kurdum. Futbolcuların, futbolcu temsilciliğiyle ilgili büyük sorunlar yaşadığını gördüm ve onların dertlerini dinledim. En büyük zararı yaşayan oyunculardan biri de Hasan Şaş’tı. Gece geç saatlere kadar oturup sohbet ederdik. O günlerde menajerlik işine girebilirim diye düşündüm. Ama bu işe giriş amacımız hiçbir zaman bu işin zirvesine çıkalım, en iyi futbolcuların temsilciliğini biz yapalım olmadı. Biz bu çocuklara nasıl yardımcı olabiliriz, yaşadıkları sorunları nasıl aza indirebiliriz ya da kariyerlerinde doğru tercihleri yapmasını nasıl sağlayabiliriz diye düşünerek girdik. Ali Egesel de o dönemde Saran şirketlerinin menajerlik departmanındaki görevini yürütüyordu. Onunla tanıştık, konuştuk ve birbirimize uyum sağlayabileceğimizi düşündük. 2002 yılında da şirketimizi kurduk.”

– Hasan Şaş’ın en büyük sorunu neydi?
“O dönemde çok rahat bir şekilde yurtdışına transfer olabilecekken o transfer bir türlü gerçekleştirilemedi. Hasan’ın menajerliğini bir grup yapıyordu, onlar da kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler ve sonuçta zarar gören Hasan oldu.”

“BASINA DÖNMEYİ DÜŞÜNMÜYORUM”

– Spor basınına dönmeyi düşünüyor musunuz?
“Kesinlikle dönmeyi düşünmüyorum. Ben aslında futbolcu menajeri değilim, bunu ilk olarak söyleyeyim. Ama oradaki ortaklığımın bağlayıcı olduğunu da kabul ediyorum. Televizyona çıktığımda bunu bir avantaj olarak kullanmadım ve yapmam da. Bu iki işi birden yaptığım için eleştiriler aldım, bu eleştirileri haklı bularak medyadan koptum. Tabii bu kadar çirkin işlerin olduğu bir ortamda buna mı kaldı da denebilir. Bunu sormaya gerek yok. Aslında birisi eleştiriyor diye çıkmayacak değilim. Yine de düşündüğümde benim yerime sadece o işi yapan bir başkasının oradan para kazanmasının daha uygun olacağını düşündüm. Uzun zamandır hiçbir işi kabul etmiyorum, etmemeyi de düşünüyorum. Benim planladığım gibi giderse uzun yıllar medyada olmayacağım.

Yalnızca Gol Dergisi’nde yazıyorum, bunu devam ettiriyorum. Ayda bir kez tek sayfa yazıyorum, o da manevi bağlılıktan başka bir şey değil. Eğer onu da bırakmamı isterlerse onu da bırakabilirim. İlk çıktığı günden beri köşemde bazen anılarımı ve hissettiklerimi paylaşıyorum.

26 yaşında Hürriyet Gazetesi gibi bir gazetede köşe yazarlığı yaptım, bu hiç de kolay bir şey değildi. Sağ olsunlar yöneticilerimiz benden çok memnundu ama daha fazla devam etmek istemedim. Bir de bu bana yeterli gelmiyordu, gerçekten bir şeyler yapmış hissetmiyordum kendimi. Futbolun tamamen içinde olmak istiyordum.”

– Yurt dışı bağlantılarınızı nasıl geliştirdiniz?
“Yabancı dilim olduğu ve yurt dışında birçok insanla oturup çok şeyi paylaşabilecek kapasitede olduğumuz için bu bağlantıları sağlayabildik. Yurt dışından birçok menajerle ortak iş yaptık. Türkiye’den yurt dışına oyuncu götürme konusunda bir çok çalışmalarda bulunduk. Olay sadece bunu yapabilme kapasitesinden geçiyor.”

– İlk menajerliğini aldığınız oyuncu kimdi?
“İlk menajerliğini aldığımız oyuncu Emre Aşık’tı. Çok yakın arkadaşımızdı, 2002-2003 sezonunda serbest kalacaktı ve Lucescu döneminde Beşiktaş’a transferini biz gerçekleştirdik.”

– Emre ile devam ediyor musunuz?
“Tabii ki. Köklü arkadaşlığımız olan isimlerle sonuna kadar gideriz.”

– Böyle uzun soluklu çalıştığınız diğer isimler kimler?
“Ayhan Akman, Uğur Boral, Gökhan Gönül, Burak Yılmaz, Engin Baytar, Emre Güngör, Erkan Özbey ve Hasan Şaş’ı sayabilirim. Bizim işimiz en iyisini biz yapalım değil. Arkadaşlık – dostluk çerçevesinde çalışalım diyoruz. En çok oyuncu bizim olmasın ama sağlam bir aile gibi olalım. O ailenin içinde işler yürüsün istiyoruz. Oyuncu sayımızı belirli bir noktada tutmaya özen gösteriyoruz, insani çerçevenin dışına çıkmaması, ticarete dökülmemesi bizim için çok önemli.”

“TOMAS’I 360 BİN DOLARA G.SARAY’A GETİRDİK”

– Tomas’ın Fenerbahçe’den, Galatasaray’a transferinde rolünüz olduğunu biliyoruz. Zor bir süreç miydi?
“Tam aksine çok kolay oldu. Çünkü Tomas, Vicenza’dan Fenerbahçe’ye kiralık olarak gelmişti, Fenerbahçe’nin 1 milyon euro opsiyon hakkı vardı ama kullanmadı. Tomas böylece tekrar Vicenza’nın malı oldu. Tomas, Fenerbahçe’de oynarken beğendiğim bir oyuncuydu, her zaman aklımın köşesinde olan bir adamdı. Ve düşündüm; ‘Tomas ile ilgili bir şeyler yapabiliriz’ dedim. Bir ortak arkadaşımız vasıtasıyla bağlantıya geçtik. Tomas da son derece düzgün bir insandır, ‘menajerimle konuşun, İstanbul’da tekrar oynamayı çok isterim’ dedi. Tabii o dönem birçok alternatif daha vardı, kulüpler de bütçelerine uygun transferleri tercih ediyorlardı. Tomas’ın bonservisi de çok ucuzdu, 360 bin dolar gibi bir paraya Galatasaray’a kazandırdık. Tomas’ın, Galatasaray’a faydalı olduğunu da düşünüyorum.

– Ogan Tarhan’ın dünyada tanımadığı futbolcu yoktur diyorlar…
“Sağolsunlar, mübala yapmışlar. Ama elimden geldiği kadar oyuncu tanımaya çalışıyorum.”

“İNGİLTERE LİGİ’NİN HAVASI BAŞKA”

– Zamanınızın büyük bölümün yurt dışında geçiriyorsunuz. Hangi ülkelere gidiyorsunuz?
“İspanya, Almanya, İngiltere, İtalya, Arjantin, Brezilya ve daha birçok ülkede futbolcu izliyorum.”

– Avrupa’da en beğendiğiniz lig hangisi?
“Tabii ki İngiltere ligi. Premier Lig’in bambaşka bir havası var. Ama özel maçlardan Barcelona – Real Madrid, Lazio – Roma gibi maçların ayrıca keyfi var. O maçları da özellikle takip etmeye çalışıyorum.

“SIFIRDAN BİR KULÜP ALMAK İSTİYORUM”

– Gelecekle ilgili planlarınızı arasında neler var?
“Futbolun içinde bir şeyler yapıp sorumluluk almak amacındayım. Daha fazlasını yapmak için kafamda düşünceler var. Bu daha fazla para ya da şöhret kazanmak için değil. Sadece sorumluluk almış olmanın verdiği heyecan ve futbola bir şeyler verebilmenin mücadelesi benim hoşuma gidiyor. Sıfırdan bir kulüp alıp o kulübü yavaş yavaş yükseltmek istiyorum. Orada yetişen oyuncuları da futbola kazandırmak istiyorum. Bunun için arayışlara da başladım.”

– Peki bu projenizi ne zaman uygulamaya koymayı düşünüyorsunuz?
“Çok fazla uzun süreceğini düşünmüyorum, birkaç sene içinde gerçekleşebilir.”

– Bu takım hangi şehirde olacak?
“Yaşadığımız şehir olan İstanbul’da olması daha iyi olacaktır.”

– Tesisler, sahalar ve oyuncular baya maliyetli bir iş olacak gibi gözüküyor…
“Futbol size çok şey veriyor, bunu geri vermelisiniz. Türkiye’de kulüplerin durumu ortada, yönetiliş şekilleri de ortada. Bir kulüpte aktif görev alıp, sıfırdan inşa edilmesinde bulunmak çok isterim. Bunu da bir şekilde yapıcam. Şu ana kadar istediğim herşeyi gerçekleştirdim, profesyonel futbolcu olmak dışında.”

“FUTBOL OYNAMAYAN, DEĞERİNİ BİLEMEZ”

– Hangi mevkiide oynuyordunuz?
“Orta sahada oynuyordum. Pek çok profesyonel arkadaşımla futbol oynadım, onlar da neden oynamadığımı sürekli sorarlardı. Kısmet böyleymiş.”

– Bu kadar yetenekli bir ismi sahalardan uzaklaştıran neden neydi?
“1989’de babam vefat edince, benim için çok zor bir zaman geçti ve futbola devam edemedim. Okuluma devam etme kararı aldım. Çünkü annem de okula gitmemi istiyordu. Yoksa yetenekli olduğum söylüyorlar. Arkadaşlarla, halı saha, minyatür kale ve ayak tenisi oynarız. Oynamak da bu işin büyük keyfi hala da oynamaktan büyük zevk alıyorum. Allah ömür verdiği sürece keyif için oynamak istiyorum. Futbolu oynamayan, bunun değerini bilemez.”

“EMRE AŞIK’A KARŞI OYNAMAK İSTEMEZDİM”

– Karşılıklı oynamaktan zevk aldığınız ya da çekindiğiniz isimler kimler?
“Emre Aşık ile oynamak istemezdim, oynadığım zamanlar hep aynı takımda oldum, bu nedenle hep memnundum. Halı sahada birkaç arkadaşa neler yaptığını gördüm bu nedenle ona karşı oynamak istemezdim. Bir de Tümer Metin’den çok darbe yemişimdir. Emre ve Tümer’e karşı oynamak istemezdim (gülerek), tabii ki şaka yapıyorum. Pierre van Hooijdonk ‘a karşı oynamak da çok güzeldi.”

– Çok genç oyuncuları izliyorsunuz? Bu yaşta oyuncuların menajerliğini aldığınız oluyor mu?
“Bir tane öyle bir oyuncu var ama onu şu an için ismini açıklayamam. Türk bir oyuncu, yurt dışına gidip büyük bir oyuncu olacağına dair çok ümitliyiz.”

“ASIL SUÇLU KULÜPLER”

– Kulüpler neden sürekli olarak menajerlerden şikayet ediyorlar?
“Menajerler çok kolay bir hedef olduğu için bu yolun seçildiğini düşünüyorum. Futbolcu temsilcileri, kulüpler olmadığı takdirde hiçbir şey yapamazlar, kulüpler de bunu çok iyi biliyor. Şikayet etmek de en kolay yol, kulüpler kendi yarattığı sistemden şikayet ediyorlar. Bunu defalarca Federasyona da ilettim. Bazı menajerler yaratıyorlar, kendi işlerini kolay hale getirmek için. Bu menajerlerin çoğu hiçbir ahlaki değeri, hiçbir futbol değerini dikkate almadan sadece kazanmak adına bazı işler yapıyorlar. Sonuçta da bugün yaşanan sorunların büyük bölümü ortaya çıkıyor. Ama bunu yaptıranlar kulüpler, o adamların bir günahı yok. Burada asıl hedef alınması gereken kişiler bazı yönetici ve kulüp başkanları. Bunu herkes biliyor ama menajerleri suçlamak daha kolay. Bir televizyon müdürü, ‘menajerler şöyle olmalı’ diyor. O da biliyor suçlunun kim olduğunu ama bir şey söyleyemiyor, Federasyon da suçlunun kim olduğunu biliyor ama bir şey yapamıyor. Yapamıyor çünkü, kulüplerle Federasyon çok ince bir ilişkisi var. Herkes her şeyi biliyor ama bunları ispat etmek kolay değil.

Şöyle bir örnek vermek istiyorum, hiçbir Federasyon başkanı, kulüp başkanı ya da medya sorumlusu öncü olmak istemiyor. Hong Kong’da Dünya Kupası öncesinde futbolcular ile konuşuyoruz, onlar da futbolcular derneğinin kurulması gerektiğini konuşuyorlar. Herkes fikrini söylüyor ve çok güzel şeyler anlatıyorlar. Ben de dinledim, dinledim ve en sonunda şunu sordum: ‘Kim öncülük yapacak bu olaya?’ ‘Neden’ dedi futbolcular. Çünkü kulüplerin çok güzel kurdukları bir düzene karşı gelelim diyorsunuz, kendi haklarımız için, kim öncülük yapacak. Öncülük yapanı aynı Bosman’da olduğu gibi dışlıyorlar. Bosman bir daha futbol oynayamadı ama birçok futbolcunun hakkını kurtardı. Öncülük yapacak kişi hiçbir şeyden korkamadan ortaya çıkıp bunu yapmalı.

Federasyon bir soruşturma açıp, futbolumuzu daha temiz hale getirebilir. Herkesin görüşlerine başvurabilir. Bire bir ve gizli yapılacak görüşmelerde herkes her şeyi söyleyebiir.”

“AVRUPA’NIN ÜÇÜ, BURANIN BEŞİNDEN İYİ”

– Son olarak Beşiktaş’ın aldığı Ferrari transferinde isminizi duyduk…
“Ferrari transferinde bir rolümüz oldu. Ama bizim amacımız daha çok Türk oyuncuları yurt dışına götürmek. Bedava oyuncuları 150-200 bin avro ile yurt dışına götürmek bir şey değil. Biz iyi oyuncuları götürmek için çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Bu nedenle büyük bir ortaklığa gitmeyi düşünüyoruz. Çünkü hiçbir zaman bir İspanyol menajer kadar Barcelona kulübüyle yakın ilişkiler kuramam. Bu nedenle böyle ortaklıklara sıcak bakıyorum. Benim için artık para kazanmak önemli değil, oyunculara yeni kapılar açmak ilk düşüncemiz.

Burada en büyük sıkıntı oyuncuların Türkiye’de fazla para kazanmaları. Yurt dışında bu paralara ulaşmak mümkün değil. Siz ne kadar, oranın üçü buranın beşinden daha iyi deseniz de son karar futbolcunun. Daha önce de Türk oyuncular daha fazla para verdikleri için çok daha kötü bir kulüplere gittiler.”

“ZOLTAN GERA, AMAURİ VE LEGROTTAGLİE’YE ÇOK ÜZÜLÜRÜM”

– Türkiye’ye getirmek isteyip de getiremediğiniz bir oyuncu oldu mu?
“Zoltan Gera, şu an Fulham’da oynuyor. Bu çocuğu o dönemde Kocaelispor – Ferencvaros maçında izledik ve beğendik, girişimlerde bulunduk. Galatasaray’da o dönem Fatih Terim vardı, üç kere izlettirdi üçünde de olumlu rapor geldi, transfer tam bitmişti, İstanbul’a gelmesi beklenirken, abisi trafik kazası geçirdi ve Türkiye’ye gelmekten vazgeçti. Ülkesinde kaldı ve daha sonra İngiltere’ye gitti. Ona çok üzülmüşümdür. Çok iyi bir futbolcu olduğunu düşünüyordum ve bunu da ilerleyen yıllarda ispatladı.

Bir de Chievo’da oynarken, Amauri’yi 5 milyon avro’ya Fenerbahçe’ye teklif etmiştik ama o dönemde kulüplere çok oyuncu teklif ediliyordu ve kabul edilmedi. Ona da çok üzülmüştüm.

Ve John Mensah’ı Bülent Korkmaz Gençlerbirliği’ndeyken bana söylemişti, onun için de girişimlerimiz oldu ama transferi gerçekleşmedi. Transferi son günlerde yine gündemde ama şu an bizim bir ilgimiz yok. Ama çok kaliteli bir oyuncu olduğunu söyleyebilirim.

Son olarak Legrottaglie’yı sayabilirim. Bu oyuncuyu Beşiktaş’a getirmiştik, iş bitmişken oyuncu imzayı atmışken geri döndü. Yönetim ‘hoca istemedi’, hoca da ‘yönetim istemedi’ dedi. Bu transferde gerçekleşmedi. Leggretoria o sene yılın oyuncusu seçilmişti.”

“EMRE AŞIK’IN BÜYÜK ŞANSSIZLIĞI”

-Türkiye’den Avrupa’ya götürmek isteyip de transferi gerçekleşmeyen bir oyuncu var mı?
“Emre Aşık için birkaç kere girişimimiz oldu, imza aşamasına kadar geldik ama olmadı. 2002-2003 senesinde İngiltere Ligi’nden bir takım ısrarla istiyordu. Milli Takım’da oynadığı için İngiltere’de oynayabiliyordu ve serbest kalacak olması da büyük avantajdı. Birkaç kere Emre’yi izlemeye geldiler ama maalesef bunlardan biri 6-0’lık Fenerbahçe ve diğeri de Beşiktaş’ın Galatasaray’ı Ali Sami Yen’de 1-0 mağlup ettiği karşılaşmaydı.”

-Hangi takımdı bu?
“Portsmouth istemişti.”

“GÖKHAN GÖNÜL’E CİDDİ TEKLİFLER VARDI”

-Bu dönemde böyle bir isim var mı?
“Gökhan Gönül’e son dönemde teklifler vardı. Gökhan’ın her zaman Avrupa şansı var, onu da sonuna kadar değerlendireceğiz. Gökhan’ı İspanya’dan istiyorlar ve CSKA Moskova Zico olduğu için özellikle kadrosuna katmak istiyor. Tabii başkaları gibi oyuncularımızı şu istiyor bu istiyor demeyi sevmiyorum. Resmi teklif aşamasına ancak Fenerbahçe bonservisini belirlediği durumda gelebilecektir. Fenerbahçe de kadrosunda tutmayı düşündüğü için şu ana kadar böyle bir aşamaya gelinmedi ve bildiğiniz gibi F.Bahçe Gökhan ile sözleşme yeniledi.”

“LİNCOLN İDARE EDİLEMEDİ”

-İki yıl boyunca Galatasaray’a danışmanlık yaptınız. Yine böyle bir görevde bulunmayı düşünüyor musunuz? Ve önerdiğiniz oyuncular kimlerdi?
“Danışmanlık değil ama sportif direktör olarak görev alabilirim. Temsilcilik çerçevesinde bunu yapabilirim. Galatasaray’da çalışırken de eleştiri aldım. O dönemde transfer edilen isimlerden bir tek Orkun bizim oyuncumuzdu. Barış, Nonda, Linderoth ve Lincoln transferlerinde payım vardı. Lincoln iyi bir oyuncuydu ama iyi idare edilemedi. Takım arkadaşlarıyla sorunlarında onun da büyük hataları vardı. Her oyuncu tutacak diye bir kural yok, kimse de bunu iddia edemez. Avrupa’da önemli scout’larla konuştuğunuz zaman 10 transferden 6’sı tutarsa başarılı sayarlar. Çünkü insan faktörü çok önemli.”

FOOTBALL MANAGER

-Football Manager oyununu çok sevdiğinizi biliyorum. Bu oyun bir futbol aşığına ne katabilir?
“Ona tamamen bir oyun gözüyle baktım, ilk çıktığı seneden beri her sene almışımdır. Her sene de belirli bir dönem bağlılık oluştu. Ama dediğim gibi oyun gözüyle bakıyorum, orada başarılı olma mücadelesinden hayata karşı bir şeyler çıkartabilirsiniz. Ona kesinlikle güvenip oyuncu alınmaz. Birçok yıldız adayı olarak gösterilen isim, hiçbir yere gelemedi.”

“SEBASTİAN DEİSLER ÇOK BÜYÜK BİR YETENEKTİ”

-Dünyada sizi hayal kırıklığına uğratan oyuncu var mı? Patlama yapması beklenen ama bir türlü ortaya çıkamayan…
“Güzel soru, Sebastian Deisler olabilir. 26 yaşında futbolu bıraktı. İlk olarak Hertha Berlin’de izlemiştik, Bayern’e transfer olduktan sonra psikolojik nedenlerden dolayı futboldan kaptı. Çok büyük bir yetenekti.

-Avrupa’da transfer piyasası size göre nasıl geçti?
“Çok abartılı rakamlarla bazı transferle yapıldı. Çok gerçekçi rakamlarla transferler de yapıldı. Örneğin Barcelona’nın, Inter’den Maxvell’i 4 milyon avro’ya alması. Bu dengeleri menajerler belirlemez, kulüp belirler. Xabi Alonso için 35 milyon avro’ya bir şey demeyebilirim ama 90-100 milyon avrolar çok yüksek rakamlar.”

-Türkiye’de rakamlar nasıldı?
“Örneğin Beşiktaş Ferrari’yi 4,5 milyon avroya aldı, 2 milyona olmasını biz de isterdik ama o oyuncunun bonservisini 2 milyon avroya alamıyorsunuz.”

“PANDEV DE SENEYE BEDAVA INTER’E GİDECEK”

-Bu konu da eleştiri aldı. Ferrari ilk kez bonservisiyle bir kulübe gitti diye?
“Dünyada serbest transferle hareket eden bir çok oyuncu var. Bu hiçbir şeyin göstergesi değil. Tuncay Şanlı’ya bugüne kadar ne kadar bonservis bedeli ödenmiş! Kötü futbolcu mu Tuncay! Bedavaya İngiltere’ye gitmesi kötü oyuncu olduğunu mu gösterir. Pandev’e bugüne kadar hiç bonservis ücreti ödenmedi, seneye de serbest olarak Inter’e gidecek. Bu elle tutulur bir veri değil, dikkate alınacak bir unsur değil.”

-Ferrari nasıl bir oyuncu?
“Bana göre iyi bir oyuncu, tutacağına inanıyoruz ama bunun futbolda garantisi yok. Zapotocny’i alanlar da çok iyi olacağını düşündükleri için aldılar.”

-Bu sene Avrupa’da fırtına gibi esecek takım hangisi?
“Yine Barcelona derim.”

“REAL MADRİD’İN EN BÜYÜK SORUNU RAUL”

-Flaş transferler yapan Real Madrid ne yapar?

“En son Quito maçına gittim, Real’de bir sıkıntı var. Ama Xabi Alonso’nun gelişiyle bu sorunu çözebilirler. Real’ın en büyük sıkıntısı Raul’dür. Raul’ün oynamadığı zamanda Benzama’nın arkasına kuracaklar ki Ronaldo, Kaka ve Robben üçlüsü, bunun arkasında Xabi Alonso ve Lassana Diarra yer alırsa, 4-2-3-1 dizilimiyle Real Madrid çok büyük işler yapabilir. Ama Raul’ü takımdan kesmek her babayiğidin harcı olmadığı gibi Pellegrini’nin de harcı olmayabilir. Büyük oyuncularda bu tür sıkıntılar yaşanabilir. Bir gün bir yerde futbol hayatı noktalanacaksa ona da karar verecek adamın o kararı iyi vermesi gerekir. Raul’ü oynatmayan Pellegrini tüm maçlarını kazanırsa sorun yok, ama iki-üç maç kaybedilirse çok büyük baskı altına girer.”

-Real’in en büyük sorunlarından biri de Barcelona’daki o direncin olmamasıydı…
“Raul Albiol’ün transfer olması da bu yönden önemliydi. Real Madrid toparlanmaya başlıyor. Arbeloa’nın alınması da çok iyi oldu. Keşke Real Madrid ve Barcelona Şampiyonlar Ligi’nde Bernabeu’da bir final oynasa da biz de mükemmel bir maç izlesek.”

“M.CİTY VE JUVENTUS’U MERAK EDİYORUM”

-Bu sezon Avrupa’da büyük bir çıkış beklediğiniz takımlar var mı?
“Manchester City’yi merak ediyorum, onun dışında Inter’in Avrupa Kupaları’nda bir kademe daha ileri gidebileceğini düşünüyorum. Juventus’un Diego’lu, Felipe Melo ve Amauri’nin iyi olacağı bir sezonda neler yapabileceğini çok merak ediyorum. Juventus’un bu sezon iyi işler yapabileceğini düşünüyorum.”

-Kadro yapılarına baktığınız zaman, Avrupa’da bu sezon en başarılı olacak takımımız size göre hangisi olacak?
“Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’ndeki rakipler çok farklı, bu nedenle Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkarsa büyük başarı olur. Galatasaray’ın bu kadrosuyla başarılı olacağını düşünüyorum, Fenerbahçe’nin de geçen seneye göre daha iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Bu sezon takımlarımızdan ümitliyim.”

DECO TÜRKİYE’YE GELİR Mİ?


-Galatasaray’ın Elano, Keita gibi yıldız oyuncuları transfer edebileceğini bekliyor muydunuz?

“Çok zor değil yani, bu oyunucular gerekli parayı aldıktan sonra gelirler. Niye Türkiye’yi tercih etmesinler ama yine de Türkiye’nin İtalya olduğunu zannetmeyelim. Türkiye çok güzel bir ülke de oyuncuların da buraya boğaz tokluğuna geleceğini ummayalım. Belirli bir bedel ödenmesi halinde bazı kalitedeki oyuncuları alabiliyorsunuz. Galatasaray’da 2 milyon avro maaşla Elano’yu almak isterdi ama 3 milyon avro’nun üzerinde maaş vermediğiniz takdirde bu oyuncular gelmiyor. Bunu içinde yaşamayan insanların anlaması çok kolay değil. Ama şunu söyleyebilirim, Türkiye’ye her zaman önemli yıldızlar gelebilir.”

-Peki Deco Türkiye’ye gelir mi? Bu isim de transfer döneminde çok geçti…
“Şu anda düşünmediğini biliyorum ama her zaman olabilir. Çünkü oyuncuların düşüncesi hemen değişebilir, bugün Londra’da kalmak istiyorum diyen bir oyuncu akşam yatıp sabah kalktığında hiç oynayamayacağım burada bari gidip oraya gidip oynayayım diyebilir.”

-Shevchenko’yu da ayrıca sormak istiyorum…
“Asıl düşünülmesi gereken o paralara değip değmeyeceği. Shevchenko transferi de çok zor bir transfer değil. Ama 4-5 milyon avro civarı bir maaşı var, Türkiye’ye getirmek için bu paraların üstüne çıkmaya gerek var mı? Buna da kulüpler karar verecek.”

“EN BEĞENDİĞİM TARAFTAR GRUBU”

-Sizi en çok etkileyen taraftar grubu hangisi?
“Şüphesiz Beşiktaş.”

-Dünyada…
“Brezilya’da Flamengo – Vasco derbi maçına gitmiştim, Maracana’da 100 bin kişi vardı, çok etkilendiğimi söylemem lazım. Bir de İtalya’daki şehir derbilerinden çok etkileniyorum. Juventus-Torino, Lazio-Roma gibi maçlardaki taraftarlar da çok etkileyici oluyor.”

PlayStation’la aranız nasıl?
“Vasat. Oyuncularımız ile bazen oynuyoruz ama ben eski joystick döneminde çok iyiydim, yeni kumandaya çok hakim değildim. Joystick’le oynayacaklarsa herkesle her oyunu oynarım.”

-Favori takımınız hangisi?
“Aramızda hep tartışıyoruz bu konuyu. Burak Yılmaz ile çok sık oynuyoruz. Ben genellikle Inter ile oynuyorum, bir de Arsenal’i çok seviyorum.”

“WİLSHERE BAŞKA BİR ŞEY”

-Arsenal’in son yıldızı Wilshere’ı nasıl buluyorsunuz?
“Emirates Cup’ta iki maçta da ordaydım ve canlı izledim. İlk maçta Atletico Madrid maçında oyuna girdi ve herkesin dikkatini çekti, o gün de maçın oyuncusu seçildi. İkinci maçta da direkt 11’de başladı yine müthiş oynadı ve maçın adamı seçildi. Olağanüstü bir yetenek, onu görmek benim için çok büyük bir keyifti. İngiliz arkadaşlara şunu söyledim; ‘Paul Gascoigne’den sonra hiç böyle bir özel yetenek görmedim.’ Tabii birçok yetenekli oyuncu çıktı ama bu başka türlü bir şey. Gascoigne’ın verdiği heyecanı verdi bana.”

-Bir takım kursanız, hangi oyuncular yer alır?
“Birkaç kritik oyuncuyu baştan isterim. Ibrahimovic, Ronaldo ve Eto’o gibi isimleri bir araya getiririm. Benim kalecim her zaman Buffon’dur. Türk kaleci olarak da Rüştü’yü alırım.”

“HAYATIMDA GİREMEDİĞİM TEK MAÇ”

-Meslek hayatınızda başınıza gelen en ilginç olay neydi?
“Leeds United – Galatasaray maçına girememizdir. Basın tribününün bir kısmı maça giremedik, garip bir yere götürüldük, hayati bir tehlike var diyerek. Hangar gibi bir yere kapatıldık, 5-6 kişi isyan ettik ve kapıları açtırdık. O gün Türkiye’den çok önemli siyasi yazarlar gelmişti, bizim akreditasyonlar onlara verilmişti. Leeds Kulübü de ekstra kontenjan açmayınca da bir kısım maçı izleyemedi. İzleyemeyenlerin hikayesi de entresandı, çadır gibi bir yerde izledik, ‘sevinmeyin, bağırmayın’ dediler. Hayatımda gidip de izleyemediğim tek maçtır. 1000’in üzerinde maç izlemişimdir, giremediğim tek maçtır.”

You may also like

0 comments

Leave a Reply

By