‘Arda’yı Türkiye değil kendi yetiştirdi’

Kayseri Erciyesspor düşme hattındayken göreve gelen ve takımını ligde tutmayı başaran teknik direktör Hikmet Karaman, Hilmi Sever’in sorularını yanıtladı.

Hikmet Karaman, Kayseri Erciyesspor’da teknik direktörlüğe geldiği zaman takımın durumu oldukça karışıktı. İlk haftalarda Karaman’ın müdahaleleri de takımı toparlamaya yetmedi. Devre arasından itibaren ise yaptığı yerinde transferler ve oyuna hamleleri ile takımını ayağa kaldırmayı başardı.

Kayseri ekibini ligde son sırayı gördükten sonra hızlı bir yükselişe geçirdi. Erciyesspor, Süper Lig’de ikinci yarının en çok puan toplayan takımlarından biri oldu.

Deneyimli teknik adam ile Erciyesspor’u nasıl ayağa kaldırdığını, Süper Lig’de geçtiğimiz sezonu, Bursaspor’dan ayrılışını, yabancı sayısı ve alt yapı sorunları gibi çok sayıda konuyu konuştuk.

Erciyesspor’a ilk geldiğinizde karşılaştığınız en büyük zorluk ne oldu?
10 tane yabancımız vardı ama bunların dört tanesinin bile banko oynamaması büyük sıkıtıydı. Sahada sürekli farklı yabancıların olduğunu gördük. Bunun sakatlık, formsuzluk ve alınan neticelerin teknik adamı arayışa itmesi gibi çeşitli nedenleri olabilir. Son döneme baktığınız zaman bizde sahaya çıkan dört yabancı belli. Fenerbahçe’ye de bakıyorsun yalnızca iki kişi değişiyor. Bu bir istikrardır. Aynı şey yerlilerde de vardı. İyi bir takımda 7-8 kişi belli olur. Süper Lig için ilk devre itibarıyla bize göre yetersiz bir kadro yapısı vardı. Gidenler kalanlar, birçok şeyin ne kadar farklı olduğunu ortaya koydu.

Edinho’yu nasıl buldunuz? Böyle bir performans sergilemesini bekliyor muydunuz?
Edinho’yu son gün transfer ettik. Benim daha önceden Portekiz’e gidip yapmış olduğum çalışmalar var. Daha başka oyuncular da vardı onları alamadık. Edinho Portekiz’in kaliteli oyuncularından biri ama üç yıldan beri sakatlığından dolayı sürekliliği yoktu. Şansımız da yerinde gitti. Kalitesini bizde gösterdi. Önemli olan takımın oyuncu çıkarması. Yasin, Pape, Kader, Gökhan, Ekrem, Emre de takım bütünlüğümüz için önemli isimler. İyi oyuncular takımı sırtlar, asla bir futbolcu star olmaz, star takımdır. Starlar takımını star yaparlar. Kendilerini star yapmaya kalkarlarsa o takımdan hiçbir şey olmaz. Bu olayı yalnızca Edinho’ya bağlamamak gerekiyor. Edinho’nun attığı goller öncesindeki organizasyon da çok önemli. Elazığ’a atılan gol bunun en iyi örneğiydi.

Fenerbahçe’nin bu farkla şampiyonluğunu bekliyor muydunuz?
Fenerbahçe çok iyi takım, çok iyi oyunculardan kurulu. Fenerbahçe’nin hücum ve orta saha hattı Türkiye’de hiçbir takımda yok, müthiş. Fenerbahçe’nin kadrosu, diğer takımların kadrosundan üstün. Orada Aziz Yıldırım faktörünü unutmamak lazım. Uzun süredir verdikleri mücadele de onlara bir motivasyon oldu. İyi bir takım, iyi bir orkestra.

Fenerbahçe’de en önemli unsurlardan biri de Emre. Bizimle oynadıkları maçta şunu fark ettim: Emre saha içinde bir teknik direktör. Emre’nin beden dilinde birçok eleştirilecek yön var ama tribündeki eleştirmeyle, saha içinde teknik adam olarak görüp eleştirmek farklı. Bizim maçı Fenerbahçe’nin lehine çevirecek aksiyonları Emre yaptı, bu da bir teknik direktör için çok büyük avantaj. Rakibi görüp ona göre takıma pozisyon aldırması çok önemli şeyler.

Galatasaray’ın bu kadar geriye düşmesi sizi şaşırttı mı?
Mancini iyi bir teknik direktör ama başarılı olması gerekiyor. Çünkü iki sene üst üste şampiyon olmuş bir teknik direktörden sonra geldi. Onun başarı çıtası şampiyonluk. Ben Bursaspor’dan ayrılmışım, dördüncü yapmışım, benden sonra gelen dördüncülüğün altına giderse başarısızdır. Bu işin kanunu bu. O tür başarısızlıklar, büyük camialarda takım içindeki huzursuzluğu, yönetimi ve birçok şeyin ayarını bozar. Yabancı bir teknik direktör için balans bozulunca toparlaması zordur. Yerli teknik adam bunu toparlayabiliyor. Yalnızca Mancini için bunu söylemiyorum, Del Bosque de Aragones de bu zorluğu yaşadı. Samet Hoca öyle ya da böyle Beşiktaş’ı üçüncü yaptı. Ersun Hoca da bir ara Fenerbahçe’de krize girdi ama toparladı.

Fatih Terim’in gönderilmesi hatalı bir karar mıydı?
Buna bir şey söyleyemem. Galatasaray’da Fatih Hoca’dan sonra Mancini’nin yanında sportif direktör yetkileriyle üst düzey bir teknik direktörün olması gerekiyordu. Yabancı dili olan, oyuncuların saygı göstereceği biri. Çünkü yabancı hocaların çoğu antrenman performansını değerlendirir ve isme bakmaz. Yabancı oyuncuların kriz döneminden çıkması çok güç. En iyi örnek Daum. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı çalıştırdı, zaten en kötü ikinci olursun. Onları bıraksan da ikinci-üçüncü olur. Hadi git Bursa’yı yap ikinci. Başarısız oldu. Zor iş.

Bu sezon sizi en çok şaşırtan olay ne oldu?
6+0+4 olan yabancı kuralı oldu. Bu nasıl bir kural! Bütün kulüpleri ekonomik anlamda çökertmiş bir kural. Türk halkının paralarını çöpe atmış bir kural. Dört tane oyuncu ne olacak, nereye gidecek. Bazı takımlarda 12 oyuncu var. Dört oyuncuya nerden baksan en az iki milyon dolar ödüyorsunuz, 18 takım var. Neredeyse 40 milyon dolar. Ülkede o kadar çok fakirlik çeken bölge var ki bu paralar oralara harcanabilir. Tanesi iki milyon dolardan 20 şehre 20 saha yapılabilir. Oyuncular arasında çıkan huzursuzluk cabası.

Gelecek sezon da ne olacağı belirsiz. Tartışma devam ediyor…
Futbolumuzun neden yerinde saydığının en güzel göstergesi… Bu tip olaylarda karar alamayan ve kararlar alınırken de güce göre karar alan bir mekanizmaya sahibiz. Siyasi, sportif, ekonomik bir karar alırken, aldığınız branşın gelişimine yönelik kararın alınması gerekir. Bizde öyle değil, beş kişinin menfaati düşünülürken, 95 kişiyi yerle bir edecek kararlar alınıyor. Konunun ulemalarıyla birlikte hareket etmek gerekiyor. Fatih Sultan Mehmet bile İstanbul’un fethinde Akşemsettin Molla Gürani gibi üstatların bilgilerden faydalandı.

Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?
Yabancıları çok olan çok, az olan az istiyor. Avrupa ülkelerinde futbolla ilgili alınan kararlar var. Bunları dikkate almalıyız. Uluslararası sportif bilgelerle konuyla ilgili istişareler yapılıp karar verilmeli. Ülkenin teknik direktörlerinden de bu konuyla ilgili fikir alınmalı. Türkiye’de play-off ligi çıkardılar, bir sene sonra gitti. Bunun zararları oldu. Türkiye Kupası oynanıyor, orada ayrı bir lig var. Seneye o da kalkar görürsünüz, çünkü şikayetler çoğaldı. İşler sistemli yapılmalı.

Bursaspor’da bir yönetici kampta yanıma gelip ‘biz seni zaten istemiyoruz, görevine son vereceğiz’ dedi. Aslında o kampta işi bırakmam gerekiyordu.

Sizi Avrupa kupalarında mücadele eden bir takımın başında ne zaman göreceğiz?
Biz o takımın başındaydık. Bursaspor’u dördüncü yaptık, bize o şansı verdikten sonra devam ettirselerdi, şu anda Bursaspor en kötü ilk üçteydi. Bunu üzerine basa basa ve iddialı söylüyorum. İkinci yarıda en çok puan toplayan takımlardan biri Erciyesspor. Onun için bu kadar iddialı söylüyorum. Takıma verilen katkının gelişimin önümüzdeki sezonlarda çok daha farklı yerlere gidebileceğini de biliyoruz. Teknik ekip olarak en büyük hedefimiz Avrupa kupalarına katılan bir takımın başında olmak ve başarıyı yakalamak.

Bursaspor’da sorun neydi? Yalnızca Avrupa kupası’ndan elendiğiniz için mi yollarınız ayrıldı?
Bir yönetici kampta yanıma gelip ‘Biz seni zaten istemiyoruz, görevine son vereceğiz’ dedi. Aslında o kampta işi bırakmam gerekiyordu. Belki hatalıyız ama belki de bıraksak kötü niyetli kişiler ‘Bıraktı kaçtı’ diyeceklerdi. Taraftara karşı hedef gösterebilirlerdi. Zaten yenilgiden sonra hedef gösterdiler. Bu şık olmadı, bunları o kişileri karalamak için değil ama yaptıklarının şık olmadığını görmeleri için söylüyorum.

Bir takım yeni sezona hazırlanırken bir yönetici neden teknik direktöre ‘Biz senin görevine son vereceğiz’ der?
Bunu onlara sormak lazım. Hocayı istemiyorsan, kampa birlikte gitmezsin. Demek o cesaretleri de yoktu. Bazen maalesef Türkiye’de yönetim tarzları büyük camiaları son derece kötü durumlara sokabiliyor. Bu konuda yöneticilere çok büyük görev düşüyor. Erciyesspor’da Başkan Ziya Eren futbolu bize teslim etti. Mutlaka yeri gelince tartışacağız ama bu fikir tartışması olacak. Takım nasıl daha iyiye gidebilir, bunun tartışması olacak. Bu birbirine güvenmeyen insanların birlikte çalışma tartışması olmamalı. Bir başkan bir teknik adama güvenir, yetki verir. Düşünceleri doğrultusunda birlikte hareket eder. Hem yetkiyi vereceksin, hem güvenmeyeceksin, göndermek için yollar arayacaksın. Böyle bir mantık bir kulübü başarıya götürmez.

Bursaspor yine büyük bir takım, büyük bir camia, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü şehir futbol şehri, taraftar çok bilinçli. Gerektiği durumlarda tepkiyi ortaya koyabilecek bir anlayışa sahip. Bursaspor’un mutlaka futbolda gerçek yerini alacağına inanıyorum.

Avrupa’da çok sayıda maç izliyorsunuz. Avrupa ile ülkemizdeki futbol arasında gördüğünüz farklar neler?
Kendimizi hep eleştirip başkalarını övüyorsak bu da doğru değil ama çok fark var. Basit bir örnek vereyim: Barcelona takımı ısınıyor, ısındıktan sonra malzemeci geliyor elindeki sepeti tutuyor, bütün oyuncular elindeki yelekleri o sepetin içine atıyor. Bizde oyuncu olduğu yere atar, malzemeci tek tek dolaşarak toplar. Basit ince bir örnek. Bu taktiksel disiplindir, saha içinde yardımlaşmadır, işe saygıdır, saha içinde birlikte hareket etmedir. Bunu bütün alanlara örnek verebilirsin.

Türk insanı cesur, hırslı, Avrupalı’ya oranla da daha yetenekli ama onlar bizden öndeler. Almanya’da yetişen Türk kanını taşıyan Türk çocukları Real Madrid’den transfer teklifleri alıyor ama Türkiye’de 77 milyonluk nüfusun olduğu yerde teklif alan yok. Arda’yı sayma. Arda, Atletico Madrid’e gidip orada gelişti. Simeone’nin Arda ile ilgili açıklamaları var; ‘geriye dönüşü yoktu.’ Arda ayrıca farklı bir çocuk. Her konuda yorum yapabilen, kendini gelitirmiş bir futbolcu. Ülkenin kendi yetiştirdiği adam yok, Arda kendini yetiştirdi.

Süper Lig’de takımların yarısı gurbetçi çocuklarla dolu. Bunları bir geri gönderelim bakalım, ne oluyor. Bizim takımda 7-8 tane var. Milli takıma bak yüzde 50’si gurbetçi. Gurbetçi futbolcular olmasaydı ne yapacaktık? Peki bu gurbetçi çocuklar nerden alıyor bu disiplini, bu yeteneği? Orada iyi antrenörlerle çalışıp öğreniyorlar. Almanya’ya ilk gittim, dil yok, para yok. Öğrenciyken 6-7 saatlik işler veriyorlar. Ford’a gittim, orada sıfır arabalarının üzerindeki balmumunu çıkartıyorduk. O işi bitiriyorsun, hemen ikinci bir işi veriyor. Çalıştığın süre içinde tam anlamıyla senden faydalanıyorlar. Bizde adam geliyor 9’da işe başlıyor, bir saat çalışıyor sigara içiyor, yarım saat sonra bir sigara daha içiyor, bu nedenle iş bitmiyor. Sporcu da antrenmanı yüzde yüz yapmıyor. Almanya’ya teşekkür ediyorum. Bana hayatımda iş disiplinini öğretti.

Altyapılardaki eksikliği nasıl giderebiliriz?
Bence Türk futbolunun kurtuluşu kesinlikle altyapıya yönelmektir. Yukarıya harcadığın paranın üçte birini altyapıya harcamak çözüm olur. Tüm takımlar beş sene sabırlı olacak. Bursaspor’da bunu yapmak istedik, Türkiye Ligi tarihinde ilk kez 21 genç oyuncuyu yurtdışı kampına götürdük. Beni gönderen yönetim götürdü, helal olsun onlara. Ama rahmetli İbrahim Yazıcı, bana şunu söylemişti: “Ekonomik olarak eskisi gibi değiliz, bu takımın altyapıdan çıkacak 3-4 oyuncuya ihtiyacı var, buraya ağırlık ver.” Ben de ona “Tamam başkanım. Sen bana bunları yatıracak, yedirecek yerleri bul ben bunlara her gün ayrı antrenman yaptıracağım” dedim. Üç ay takımdan ayrı idman yaptırdık. Buna rağmen takımı da dördüncü yaptık. Tabii rahmetli başkan bunları görüyordu. Bu sezon en az üç dört kişi A takımda görev yapacaktı.

Türk futbolunun ve kulüplerinin kurtuluşu burada. Erciyes’te A2 Ligi bitti, her gün altı oyuncuyu idmana tâbi tuttuk. Bakalım kaçı A takıma entegre olacak? Halbuki bu beni hiç ilgilendirmeyebilir. Hem küme düşmeme savaşı veriyoruz, hem altyapılara eğiliyoruz. Benim geçmişte de yaptığım çok proje var. Murat Duruer, bu yıl milli takıma gitti. Onu 17 takımda 300 kere genç milli takımda oynamış, A takım yüzü görmemişken, Ankaragücü’nde A takıma aldık, ilk oynadığı maç Galatasaray maçında formayı verdik, sahaya çıktı. Bursasporlu Enes, A takımla idmana çıkmıyordu, biz almasak bugün A takımla o maçlara çıkmayacaktı.

Bugün Dortmund efsanesi böyle gelmiştir. Bayern Münih de o yönde adımlar atıyor. Barcelona’ya giden Neymar’a onlar talip olmuştu ama Rummenige dedi ki “Bizim sokağa atacak 80 milyon euromuz yok. 80 milyonu altyapıya yatırırım, üç sene sonra o altyapıdan çok sayıda Neymar çıkarırım.” Bizler ne yapıyoruz, altyapıya yollanan paraları, A takımdaki futbolcuların borçlarını ödemeye harcıyoruz.

Milli Takım Fatih Terim ile yeni bir yapılanma sürecinde. Sizce başarı gelecek mi?
Fatih terim, Türkiye futbolunu çok iyi tanıyan bir isim. En büyük başarıları da zorlukları da yaşadı. Ülkenin diğer teknik adamlarının, yöneticilerinin de yardımını istemesiyle bir takım değişimler olabilir. Şu an tüm başkan ve yöneticilerin Fatih Terim’in fikir ve projelerine destek vermesi gerekir. Yoksa tüm yapılanlar hikaye olur. Fatih Hoca bunların bilincinde, çok akıllı, cesur, iyi bir lider. Ona saygı gösterip, onun çalışmalarına destek vermek gerekiyor.

Fatih Hoca’nın başında olduğu departmanın yapacağı en önemli şey, alınacak sonuçlar değil, ülke futbolu, teknik adamı, kulüp yapılanmaları ve altyapıları geliştirme yönündeki çalışmalar olacaktır. Hedef bir sonraki turnuva olmamalı. Fatih Hoca buraya bir hocasını gönderdi, A takımı ve altyapıları kontrol ettirdi. Nerede antrenman yapıyorlar, nasıl çalışıyorlar diye not tuttular. Çok hoşuma gitti. Ama Fatih Hoca yetkililere “Şu kulüplerin sahası yok, altyapıdaki oyuncuların soyunma odaları yok, kulüplere bunları yaptırım gücüyle yaptırmak gerek” dediği zaman yetkili kişilerin bunları hemen yaptırmaları gerekiyor. “Ben bunları yaparsam kulüpler bizi yıkmaya çalışır, aleyhimize oy kullanır” dememeleri gerekir. Bunun için futbol federasyonun da güçlü olması lazım.

You may also like

0 comments

Leave a Reply

By