21 Temmuz 2007
Üç büyüklerin hepsinde forma giyen nadir oyunculardan olan Saffet Sancaklı, artık İstanbulspor Başkanlığı ve menajerlik şirketiyle futbolumuza hizmet ediyor. Türk futbolunun gelişiminin alt yapıya önem vermekten geçtiğini söyleyen Sancaklı, editörümüz Hilmi Sever’in sorularını cevapladı.
Türk Futbolu’nun kötüye gittiğini söyleyen genç başkan ile futbolumuz, menajerliğin durumu ve transfer piyasasındaki gelişmeler gibi önemli konuları masaya yatırdık. Şimdi sizleri bu röportaj ile başbaşa bırakıyoruz:
İstanbulspor’daki hedefleriniz neler?
İstanbulspor’daki ilk hedefimiz, Türk Futbolu’na oyuncu yetiştirebilmektir. Bunun yanında Süper Lig’e çıkıp, yetiştirdiğimiz oyuncuları, ülkemizdeki ya da yurt dışındaki kulüplere satarak hem para kazanmak hem de 1926’da kurulmuş İstanbulspor’u yüceltebildiğimiz kadar yüceltmek. Yani hem maddi hem manevi hedeflerimiz var.
Bir kulübünüzün olması menajerliğinizi daha da kuvvetlendiriyor değil mi?
Evet bu menajerliğimi daha da güçlü bir hale getiriyor. Elinizde bir kulüp olduğunda, doğal olarak menajerlik konusunda da oyuncular daha rahat oluyor, özellikle gençler. Sonuçta kendini oynayıp geliştirebileceği bir kulüp var.
3.250 bin dolara İstanbulspor’u satın aldınız. Bu paranın kaynağı spor basınında uzun süre polemik konusu oldu. Parayı futbolculuktan mı, yoksa menajerlikten mi kazandınız?
15 sene Türkiye’de futbol oynadım, her sene ortalama 500’er yüz bin dolar kazansam 7,5 milyon dolar yapar. Bunun yanında menajerlik yapıyorum ve aile şirketimiz de var. 15 sene Türkiye’de futbol oynamış bir adam bırakın da o kadar para toplasın! Ayrıca oynadığım yıllarda Türkiye’nin en pahalı oyuncusuydum.
“ALLAH BANA HEP İLKLERİ NASİP ETTİ”
Türkiye’de futbolculuktan gelip bir futbol kulübünü satın alan başka bir isim daha yok sanırım…
Allah bize hep ilkleri nasip etti. Hatta İstanbulspor’u aldığım zaman, gazetenin birinde; “İlk defa kulüp oyuncu almıyor, oyuncu kulüp alıyor’ diye bir başlık vardı. Bu hoşuma da gitmişti. Tabi bunlar için fedakarlık lazım, çalışmak lazım her şeyden önce adamlık lazım. Bunlar kolay işler değil. Bugün Türkiye’de, futbol kulüpleri içinde anonim şirket olarak bir tek İstanbulspor var, biz bunun sahibiyiz. Bu ihaleye benimle birlikte giren bir çok holding vardı, hiç kolay olmadı. Şu an zorlanıyoruz ama tahmin ediyorum ki durumumuz 1-2 seneye kadar artıya dönecek.
Kulübü satın alırken verdiğiniz 3.250 bin doların yanında, bir futbol kulübü sahibi olmak da başlı başına masraflı bir iş olsa gerek….
Gerçekten öyle, takım giderleri, personel giderleri var. Yani geçen sene de baya bir para harcadık.
“CEMİL’İ BEŞİKTAŞ’A VERDİK”
Şu ana kadar planladığınız kadar olmasa da gelir elde ettiğiniz oyuncularınız var mı?
Para kazanmak olarak değerlendirdiğimizde, bu sene sadece Cemil’i Beşiktaş’a verdik, bu transfer bugün yarın netleşecek. Şu anda da 4-5 oyuncumuz isteniyor ancak bu sene satmayacağım onları. Çünkü bunlar genç oyuncular, bir sene daha oynatıp değerlerini bulduğu zaman satacağım.
Oyuncularınıza talip olan kulüpler hangileri? Üç büyükler mi?
Tabi büyük kulüpler, 89 doğumlu üç oyuncumuzu Fenerbahçe istiyor ama dediğim gibi bu sene vermek istemiyorum. Bu sene yalnızca Cemil’i Beşiktaş’a vereceğiz. O’da 86 doğumlu çok yetenekli bir oyuncu, karşılığında başka oyuncular alacağız, bir de özel bir anlaşmamız var. Cumartesi Beşiktaş dönüyor, heralde 23 veya 24’ünde bu konu bitecek.
Fenerbahçe’nin talip olduğu oyuncularınız hangileri?
Savaş, Gürkan ve Fatih.
Bu genç oyuncuların büyük takımlarda formayı kapabileceğine inanıyor musunuz?
Biz oyuncuya bakarken, yeteneğine, karakterine, kişiliğine ve gideceği takımda tutar mı tutmaz mı diye yorum yapıyoruz. Gideceği takımda tutacağına inanırsak oyuncuyu yolluyoruz ama tabii ki yüzde yüz tutacak diye bir şey yok. Sonuçta oyuncu kötü yollara sapabilir, Allah korusun sakatlanabilir. Bu isimler Milli Takım’da da oynuyor, örneğin Savaş, U-18’in kaptanı, Türkiye’de Savaş’ı herkes tanıyor ancak şu an satsam değerinde satamam. Bir iki sene sonra bu oyuncuyu değerini bulduğunda satmayı düşünüyorum.
“CEMİL TÜRKİYE’NİN EN İYİ DEFANS OYUNCUSU OLACAK”
Oyuncularınıza güveniniz tam yani…
Kesinlikle, zaten büyük takımlarda bu oyuncuları istediklerine göre, bu isimler belli bir yere gelmiş. Belki Beşikaş Cemil’i alırsa yabancı stoper almayacak. Cemil için herkes aynı fikirde; nereye koyarsan koy bu adam oynar.
Beşiktaş bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde başarıyı hedefliyor. Cemil, Devler Ligi’nin ağırlığını kaldırabilir mi?
Ben iddia ediyorum, Cemil bir sene içerisinde Türkiye’nin en önemli defans oyuncusu olacak.
Milli Takımımız’ın da bu bölgede bir eksikliği var…
Milli Takım’da da oynayacak, büyüklerde de oynayacak, ilerleyen zamanlarda da mutlaka Avrupa’nın büyük takımlarına gidecek, Allah bir sakatlık vermezse. Çok özel bir oyuncu Cemil.
Cemil’den biraz bahseder misiniz? Yetenekleri neler?
Popescu’nun genç olanı ve çabuğu, her seyredenin aklına bu geliyor. Biz Popescu’yu burda 33-34 yaşında seyrettik Tabiiki O’nun tecrübesinin getirdiği artılar ayrı. Cemil’de Türkiye’deki stoperlerde olmayan özellikler var, yalnızca biraz maç oynaması lazım.
Beşiktaş’a Cemil’in bonservinin tamamını mı vereceksiniz yoksa özel bir madde koyup Avrupa’ya giderse satışından pay alacak mısınız?
Beşiktaşla biraz geniş bir anlaşma yapıyoruz, o tarz maddeler var.
Güvendiğiniz başka genç isimler var mı?
Mesela Tahsin, Müslim ve Deniz gibi oyuncularımız da var. Bu oyuncular A Grubu’nda top oynayacak herkes görecek bu isimleri. Bunlar aslında futbol severlere çok uzak isimler değil, hepsi Milli Takımlar’da forma giyiyor.
Türkiye’de yanlış bir kanı var; genç oyuncu pişsin, beklesin ancak şu unutulmamalı tencerenin altını yakmazsanız yemek pişemez. Ben oyuncuların sahada kendini geliştireceğinden yanayım.
“HEM SPOR YAPIYORSUN HEM PARA KAZANIYORSUN”
Futbolculakta mı, menajerlikte mi yoksa başkanlıkta mı daha çok para var?
Şu an kulüp başkanlığında zarardayım, yeni aldığım için, bir kulübü alıp hemen kara geçemezsiniz. Kulübü aldıktan sonra bana ödediğim paradan daha fazlasını teklif edenler oldu ama uzun vadeli düşündüm ve satmadım ama en kolay iş futbolculukta. Üst düzey futbol oynuyorsanız, hem spor yapıyorsunuz hem de büyük paralar kazanıyorsunuz.
Türkiye’deki genç oyuncu potansiyeli ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
U-15’ten başlayıp U-21’e kadar Türkiye’de ne kadar genç oyuncu varsa hepsini alabilirsiniz. Çünkü Türk genci çok yetenekli yalnızca alt yapı eğitimlerini Avrupalılar kadar iyi almıyorlar. Eğitim konusunu sadece futbol olarak düşünmemeliyiz, sosyal ve karakter boyutlarını da göz önünde bulundurmalıyız. Dikkat ederseniz Genç Milli Takımlar düzeyinde her spor branşında büyük başarılarımız var. İyi yönlendirildikleri takdirde gençler büyük yerlere gelecektir. Bir de kuşkusuz bu oyunculara takımlarda şans verilmesi gerek.
“BULGARİSTAN’DA DA BİR TAKIMIMIZ VAR”
Sancaklı şirketler grubu bünyesinde hangi şirketler var?
Sancaklı menajerlik şirketi, bunun yanında balkan ülkelerine distribütörlüğünü yaptığımız iki gıda şirketi var. Bir şirketimiz daha vardı onu kapattık.
Balkan ülkelerinde oyuncu izlemeye devam ediyor musunuz?
Balkan ülkelerindeki oyuncuları her zaman izliyoruz. Bulgaristan’da da ortağı olduğumuz bir takım var, beğendiğimiz oyuncuları oraya gönderiyoruz. Brezilya’dan geçen sene Sezar’ı getirmiştik, bildiğiniz gibi Denizlispor’da oynadı. O’nu da önce Bulgaristan’daki takımımıza gönderip ardından Denizlispor’a satmıştık.
“TAKIMLARIMIZ TRANSFERDE YİNE BALKANLAR’A YÖNELECEK”
Bir dönem Balkanlar’dan çok sayıda futbolcu geliyordu, ardından Afrikalı modası başladı. Şu anda yoğunlukla Güney Amerika ülkelerinden futbolcular ülkemize geliyor. Bu akımları belirleyen faktörler neler?
Bunun açıklaması şu; bir ülkeden oyuncu getiriyorsunuz, o oyuncu iyi çıkarsa tüm takımlar bu ülkelere yöneliyor. Eskiden Balkanlar yakın olduğu için herkes buraya yöneliyordu, artık her şey daha çok gelişti, Güney Amerika ile kontak da sağlandı, buraya gelen oyuncuların da bir kısmı başarılı ve ucuz olunca bu moda şimdi tutmuş gibi gözüküyor ama ben Güney Amerika ekolünün Türkiye’de çok uzun yıllar tutacağına inanmıyorum.
Gelecekte nasıl olacak peki bu durum?
Yine Balkanlar’a yönelme olacaktır. Balkanlar’da son dönemde şöyle bir sıkıntı çıktı; daha önce Bulgaristan’dan çok sayıda oyuncu gelirdi. Bu ülke Avrupa Birliği’ne girince, Avrupa takımları Bulgaristan’ın tüm iyi oyuncularını Avrupa vatandaşı statüsünde oynatma hakkını elde etti ve oyuncular bu takımlara tercih etmeye başladı. Daha önce bu iyi isimleri Türkiye’ye getiriyordum, şimdi hepsi Avrupa’ya gidiyor.
Takımlarımızın transferde Güney Amerika ülkelerine yönelmesinde menajerlerin etkisi yok mu?
Kesinlikle menajerlerin rolü büyük. Takımlara kasetler getiriliyor, hocalar o ülkelere davet ediliyor. Bu nedenle yönlendirmeler önem kazanıyor.
“EN BÜYÜK SIKINTI LİSANSSIZ MENAJERLER”
Türkiye’deki menajerliğin durumunu nasıl görüyorsunuz?
Menajerlikte en büyük sıkıntı lisanssız menajerlerin iş yapıyor olması. Lisanssız hakem maç yönetiyor mu, lisanssız hoca takım çalıştırabiliyor mu! Ama lisanssız menajer iş yapıyor. Futbol Federasyonu, futbolcuların sözleşmesine menajerin de imza atması kuralını getirirse bu işi kökten çözülecek. Çünkü lisanssız menajer gelip imza atamayacağına göre, bu sorun çözülür. Lisansız menajerler büyük paralar kazanıyor, vergi ödemiyor, bir yanlış yaptığı zaman şikayet edilebileceği yer yok. Biz bu kulübü bir zarara uğratsak şikayet edileceğimiz yer belli. Bunun için Federasyon’un bu problemi çözmesi lazım.
Ülkemizde menajerliğin geleceği nasıl olur?
Biz 1999 yılında menajerlik şirketi açtığımız zaman bugün ortalıkta dolaşan isimlerin adı simsardı. Hatta bana arkadaşlarım bu yüzden menajerlik sana yakışır mı dediler. Çünkü bilinmiyordu o zaman. Türkiye’de menajerlik şu an Avrupa’ya göre yüzde 30’larda ama yüzde sıfırlardan buralara geldik, ileride daha da iyi olur. Federasyonun bu konuya ön ayak olması lazım.
Türkiye Futbol Federasyonu’ndan lisansınız var, peki FIFA lisansınız var mı?
Biz alırken yalnızca FIFA’dan lisans alınıyordu, şu an bu sistem değişti. Ben lisans aldığımda dünyada yalnızca 250 kişi de FIFA lisansı vardı. Daha sonra menajerlik için yoğun talep olunca FIFA lisans dağıtma işini belirli imtihanlar ve şartlar ile yerel federasyonlara bıraktı. Türkiye’de yıllardır yalnızca 20-25 kişi de menajerlik lisansı var.
“SANCAKLI İSMİNİ GÖRÜNCE SINAVA BİLE SOKMADILAR”
Menajerlik lisansını almanın şartları neler? Lisans almak zor bir iş mi?
Lisansı alacak kişi bilgiliyse zor değil. Ben lisansı 15 dakikada aldım. Türkiye Futbol Federasyonu önce senden belgelerini istiyor; sağlık belgesi, savcılık belgesi gibi prosedürleri hallediyorsun. Daha sonra FIFA ve UEFA kuralları hakkında imtihana giriyorsunuz, bu sınavı geçerseniz önünüze bir Türkçe kompozisyon konuluyor ve bunu bir yabancı dile çevirmeniz isteniyor. Bunu da geçtikten sonra TFF, FIFA’ya bildiriyor adınızı, bu kişi sınavları geçti top sizde diye. FIFA yetkilileri beni görünce imtihana bile sokmadılar. O yıllarda futbolu yeni bırakmıştı, adamlar Sancaklı ismini görünce ‘seni ne imtihana sokacağız, gerek yok dedi’ ve 15-20 dakika sonra ismim UEFA’nın sitesinde yer aldı.
200 bin İsviçre Frangı depozito, 50 bin İsviçre Frangı da maç organizasyonları için yatırdım. Şu an milli takımlar düzeyinde bile turnuva yapma yetkim var.
Menajerlik şirketinize bağlı her futbolcuyu izliyor musunuz?
Bize bağlı olacak her futbolcuyu, almadan en az bir kez izliyorum.
Futbolcuları nasıl buluyorsunuz?
Bizim kendi ekibimiz var, bunun yanında hocalar da var. Örneğin alacağımız futbolcu Kayseri ikinci liginde oynuyor, hocası da Ahmet. Ahmet Hoca’yı arıyoruz, bu oyuncu nasıl diye o da bize bilgi veriyor. Bu camiada birbirine pek yanlış bilgi veren olmaz. Çünkü ileride yine herkesin yolları birbiriyle kesişiyor.
Oyuncularınız ile kaç yıllık anlaşma imzalıyorsunuz?
Bu zaten standarttır, ikişer yıllık anlaşmalar imzalıyoruz.
Menajerlik şirketinize bağlı oyuncuların, size mağliyeti yüksek mi?
Yüksek bir mağliyeti yok, belirli sigortaları var onlar yatıyor.
Ülkemizdeki futbolcular profesyonel yaşıyor mu?
Bundan 10 yıl öncesine göre futbolcular daha bilinçli. Çünkü ülkemize bir çok kaliteli oyuncu geldi ve bu oyuncular yerli oyunculara örnek oldular. Profesyonellik 20 yıl önce yüzde 5’lerde sürünürken şu an yüzde 60 ve 70’lere çıktı.
Yabancı oyuncular sözleşmelerine ağır maddeler koyarken, yerli oyuncuların sözleşmelerinde böyle maddelere pek rastlamıyoruz…
Ağır madde değil bunlar, adam geldiği zaman anlaşıyor, sözleşmesine de bunu yazdırıyor. Yerli oyuncuların ağırlığı yoksa, sözleşmesine bu tarz maddeler koyduramıyor. Sonra da kulüpleriyle problem çıkıyor. Hiçbir oyuncu sözleşmesindeki maddeleri silah zoruyla koydurmuyor.
“DURUŞUMU PARA İÇİN BOZMAM”
Kulüplerle aranız nasıl, menajerlikte çevrenin önemi malum…
Kulüplerle aram her zaman çok iyi olmuştur. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde hangi başkan ile konuşursanız konuşun Saffet Sancaklı dediğiniz zaman hepsinden aynı şeyi duyarsınız. Çünkü bizim bir duruşumuz var, hayat standardımız var, bunu para için hiçbir zaman bozmam. Ben 40 yaşına kadar bu ismi yaptım, bu saatten sonra istesem de bozamam. Benim ailem kalabalık ve güçlü bir aile. Futbolun içinde olmasam da hayat standartlarım aynı olur, benim çocukken de durumum aynıydı. Şu an tek değişiklik daha popüler olmam.
“İLİÇ’İ VE STEPANOV’U BEN SATTIM”
Futbolun içinden gelmenizin menajerliğinize faydası oluyordur…
Evet kesinlikle, bir konu olduğu zaman direk kulüp başkanlarıyla ya da futbol şube sorumlularıyla görüşüyorum. Çünkü çoğu isim futbolculuk hayatımda ya yöneticimdi ya takım arkadaşımdı ya da bir tanışıklığımız vardı. Benim bir özelliğim daha var, basınla ilişkilerimde bir standart olduğu için, kulüplerin benimle konuştukları hiçbir olay basına yansımıyor. Belki de beni son 4-5 yıldır hiç bir imza töreninde görmediniz. Bu belki böyle şeylere ihtiyacım olmadığındandır.
Çok transferi bitiriyorum ama kimsenin haberi olmuyor. Mesela Galatasaraylı İliç’i de ben sattım Avusturya’ya kimse duymadı, Stepanov transferi için Porto adına görüşmeleri de ben sürdürdüm. Ruslardan’da Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal için iki-üç teklif geldiğini biliyorum. Diğer menajerler konuşurken transfer oldu, biz sattık, falan-filan diye ortalıkta geziyor. Erdinç Şehit, Tuncay’ın transferinde konuştu konuştu, şimdi lisanssız menajer, oyuncuyu nasıl İngiltere’ye götürüyor konusu gündeme geldi ve tepkileri topladı.
“AZİZ YILDIRIM’A, GÖKHAN ÜNAL VE MEHMET TOPUZ’U AL DEMİŞTİM”
Başkanlarla sürekli diyalog halindesiniz. Kulüplere önerdiğiniz ve şu an yıldızı çok parlamış oyuncular mutlaka vardır.
Buna şöyle yakın geçmişten bir örnek veriyim. Son dönemde çok popüler olan Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz’u iki sene önce Kayseri’de seyrettim, Aziz Yıldırım’a, Kayseri’de iki tane genç oyuncu var, al bunları yine Kayseri’de oynamaya devam etsinler dedim. O dönemde Aziz Başkan yapamamıştı bu transferleri, Fenerbahçe şampiyonluğa falan oynuyordu. Geçenlerde Aziz Başkan, “senin adamlar 15 milyon dolar oldu” dedi, güldük. Tabi bizim gözlemlerimizle, normal insanların gözlemleri arasında mutlaka fark var, yanılma şansımız çok az.
Türkiye’de kulüpler genç oyuncuları alıyım, aldığımız kulüplerde kalsın ve orda yetişsin diye düşünmüyorlar. Çünkü Türkiye’de başkanlar uzun vadeli gelmiyor, iki yıllığına geliyor ve hemen şampiyon olmak için popüler isimlere yöneliyorlar. İki yıllığına başkan mı gelir hiç! Bu nedenle uzun vadeli plan yapmıyorlar. Futbol kulüplerimizin çoğu bu yüzden batakta.
İSTANBULSPOR’UN EN BÜYÜK SIKINTISI TESİS
İstanbulspor’un en büyük sıkıntısı nedir?
En büyük sıkıntımız kendi tesisimizin olmaması, bir de bize destek olan belediye başkanımız, milletvekilimiz, valimiz yok. Bir tek Sancaklı ailesi var, o yüzden finans olarak zorlanıyoruz. Şu an Ataköy’deki tesislerde kiracıyız, çık dedikleri zaman açıkta kalacağız.
Taraftar sayısından memnun musunuz?
İkinci Lig A Grubu için taraftar sayımız fena değil, zaten 3 bin kişilik statta oynuyoruz, stadımız maçlarda doluyor.
“MİLLETVEKİLLERİNDEN DAHA ÇOK İŞ YAPIYORUM”
Bizim tanıdık milletvekilimiz yok dediniz. Bu nedenle mi MHP’den milletvekili adayı oldunuz?
MHP’den İzmir milletvekili aday adayıydım ama çekildim. İşlerimin yoğunluğu ve özel nedenlerimden dolayı bu kararı aldım ama şunu hep söylerim; belirli yerlere gelmiş insanlar bu ülke için ellerinden ne geliyorsa yapmalıdır. İnsanlar kendi kişisel çıkarlarını ikinci plana atmalıdır. Ne yazık ki ülkemizde böyle insanlar bulmak çok zor. Ben yüzde yüz seçileceğim yerden çekildim. Dilekçemi verdim ardından 1 ay Ankara’ya hiç gitmedim. Herkes milletvekili olmak için milyon dolarlar veriyor.
Milletvekili olmak istemenizdeki sebepler nelerdi?
Türk Sporu’nun iyi yönetilmediğini ve her geçen gün daha da kötüye gittiğini düşünüyorum. Bu durumu düzeltmek için spor bakanı olmayı düşündüm, daha doğrusu çevremdekiler bu görevi yapmam gerektiğini bana aşıladı. Bunun yolu da milletvekili olmaktan geçiyordu, yoksa ben milletvekili olsam da olur olmasam da. 6-7 metrekarelik odada hiç bir yetkiniz olmadan oturmak hiçbir şeyi değiştirmez, şu an milletvekillerinden daha çok iş yapıyorum, daha fazla çevrem ve ağırlığım var.
Spor Bakanlığı yapmak istememdeki amaç, bir bilen olarak Türk Sporu’nu bir kaç sene yöneterek iyi yerlere getirmek istememdir.
Hükümetin, futbola gereğinden fazla karıştığını düşünüyor musunuz?
Spor Bakanı diyor ki; Futbol Federasyonu Başkanı’nı görevden alırım. Bu zaten açık açık karıştığının gösteriyor. Siyasetin, spora karışmaması lazım. Yoksa beni şahıslar ilgilendirmiyor. Hangi parti gelirse gelsin spora karışılmaması gerekiyor. Hükümet önce kendi işini yapsın, daha onu beceremiyor bir de gelip spora karışıyorlar.
“PİLOT TAKIM DEĞİL, PARTNER TAKIM”
İstanbulspor, Beşiktaş’ın pilot takımı oldu…
Pilot takım değil, partner takım desek daha doğru olur. Türkiye’de pilot takım denildiğinde, Beşiktaş’ta oynamayan futbolcuların hepsi İstanbulspor’a gelecekmiş gibi algılanıyor, bizim aramızdaki anlaşma böyle değil. 3-4 aydır Yıldırım Demirören, Celal Kolot ve Ali Gültiken ile toplantılar yaptık. Bu toplantılarda onlara Avrupa’daki büyük kulüplerin hepsinin bir alt ligde partner takımı olduğunu ve kendi PAF takımında oynayamayan oyuncuların farklı takımlara dağıtılması yerine bu takımlara gönderildiğini söyledim ve anlaşmaya vardık. Bu anlaşma uyarınca Beşiktaş’ın PAF takımındaki beğendiğimiz oyuncuları alacağız, bu oyunculara şans vererek yetişmelerini sağlayacağız ileride de hem bu oyuncuların hem de kendi bünyemizden yetişen oyuncuların satışında Beşiktaş’a öncelik vereceğiz.
Geçen sene Fenerbahçe PAF’tan kaleci Volkan Babacan’ı aldım, iddia ediyorum Volkan, ilerleyen yıllarda hem Fenerbahçe kalesini hem de Milli Takım’ın kalesini alacak. Volkan’ı aldığımda herkes bana ‘ya Fener PAF’ın kalecisi mi alınır!’ dedi. Volkan şimdi Ümit Milli Takım’da oynuyor. Bizde eğitilen oyuncu biraz farklı yetişiyor, yalnızca topa vurmasını değil başka şeyleri de öğretiyoruz. Futbolculara sadece anılarımı anlatsam bile bazı şeyleri kaparlar.
Galatasaray’dan da Uğur Demirok’u aldım aynı şekilde, iddia ediyorum, 1-2 sene içinde Milli Takım’ın stoperi olacaktır. Türkiye’de genç oyuncular hep eziliyor ama bizde böyle bir şey olmaz.
Genç oyuncularınızı büyük takımlara yollarken nelere dikkat ediyorsunuz? Yalnızca para mı yoksa yaptığınız anlaşmalarda etkili mi?
İkisi de etkilidir ama yalnızca bunlar değil. Vereceğimiz oyuncunun o takımda forma giyip giyemeyeceğini de düşünüyoruz. Örneğin Cemil’i Fenerbahçe de istedi ama Beşiktaş’a verdik. Çünkü Fenerbahçe’nin hocası Brezilyalı, Edu’yu kesmez, Lugano’da yabancı kontenjanını dolduruyor, O’nu da kenara almaz, yedeklerde de Can ve Önder var. Beşiktaş’a baktığımızda ise stoper mevkiinde yalnızca İbrahim Toraman ve Gökhan Zan var. Oyuncuları verirken kulüplerin durumuna da bakmak lazım, bu genç çocukların geleceği için.
Çok yüksek rakamlarla ülkemize yabancı oyuncular gelmeye başladı. Bunlar takımlara fayda mı sağlar yoksa kulüpleri batağa mı sürükler?
Eğer bu transferleri ranta çevirebiliyorsanız faydalı bir iş. Fenerbahçe, Roberto Carlos’u aldı, şimdiden formalardan parasını çıkardı ama çok yüksek bonservis bedelleriyle alınan, Türkiye’deki sınırları zorlayan transferlere karşıyım.
Büyük paralara ülkemize gelen, aldıkları paraları ise haketmediğini düşündüğünüz isimler var mı?
Bu hataları her takımımız zaman zaman yaptı. Fenerbahçe’de Ortega örneği var, G.Saray da bir ara çok sayıda yabancı oyuncu alıp zarar etti. Trabzonspor’da Lange’yi sanırım 16 milyon Mark’a almıştı, daha sonra 3 maç oynamadan bedava yollamıştı. Şimdi takımlarımız daha ince eleyip sık dokuyorlar.
“LAZAROV İÇİN KONYASPOR İLE GÖRÜŞÜYORUZ”
Menajerlik şirketinizde kaç oyuncu var?
50 civarında bize bağlı oyuncu var.
Menajerlik şirketinize bağlı olan, şu an için bir kulüple anlaşmayan kaç oyuncu var?
Yalnızca Lazarov boşta şu an için. Lazarov için de bir iki takımla görüşüyoruz.
Hangi takımlar bunlar?
Konyaspor ve Dubai’den birkaç takım var.
Türkiye’de en beğendiğiniz alt yapılar hangileri?
Oyuncu yetiştirme açısından en iyi oyuncular Galatasaray’dan çıkıyor.
Dünya Gençler Şampiyonası’nı seyrettiniz mi? Beğendiğiniz oyuncular var mı?
Gidip yerinde izlemedim ama maç kasetlerini izledim. Listemize aldığımız bir iki oyuncu var.
“YORUM YAPTIĞIM MAÇLAR REYTİNG REKORLARI KIRIYOR”
Bir dönem TV8’de maç yorumculuğu yaptınız. Bu tarz işleri yeniden yapmayı düşünüyor musunuz?
Profesyonel anlamda hiç yorumculuk yapmadım. Çıktığım programlarda televizyoncuların bana söylediği reyting rekorları kırdığım. O yüzden rica ediyorlar ve vaktim oldukça kırmamaya çalışıyorum.
İleride bu işi profesyonelliğe dökmeyi düşünüyor musunuz?
O kadar vaktim yok, olmazda. Yoksa bana yorumcu olmam için televizyonlardan sürekli teklifler geliyor. Her hafta bir yere bağlanamam, çünkü çok seyahat ediyorum.
Menajerlik hayatınızda başınıza gelen ilginç olaylar mutlaka vardır. Aklınıza gelen bir olay varsa bizimle paylaşır mısınız?
Bir oyuncu geldi bir gün annesi ve babası da yanında. Kasetin var mı yanında diye sordum, o da tabii ki var dedi ve jelatinlerle sarılmış bir kaset verdi. Görüntülere bir baktım piknikte annesine şut çekiyor.
Bir anım daha var çok ilginç, bir kadın geldi ofisime ve oğlunu futbolcu yapmam için bana para teklif etti. Oğlun kaç yaşında diye sordum, o da 28 yaşında dedi. Bugüne kadar hiç futbol oynadı mı dedim ve hiç oynamadı cevabı aldım. Böyle enteresan şeyler başıma geliyor.
Ülke futbolunun durumunu nasıl görüyorsunuz?
Ülke futbolu maalesef çok iyiye gitmiyor. Federasyon, hükümet ve kulüplerin kavgası nedeniyle ekstra bir şey yapılmaya vakit olmuyor. 2002’deki dünya üçüncülüğünden sonra büyük bir düşüşe geçtik, bazen keşke almasaydık üçüncülüğü dediğim anlar oluyor. Çünkü o zaman belki zirveye çıktık ancak şunu unuttuk; sistem zirveye çıkmadan futbolda zirveye çıkmaz.
Ligimizde oynanan futbolun kalitesinde düşüş var mı?
vet, kesinlikle var. Dünya’da da futbolun kalitesinde düşüş var ama bu ülkemizde daha bariz. Statlara giden seyirci sayısına sayısına bakarsanız durumu daha iyi anlarsınız.
“GALATASARAY VE FENERBAHÇE ÖNDE”
Bu sezon takımlar aşağı-yukarı kadrolarını oluşturdu. Oluşan duruma göre ligde favoriniz var mı?
Transferlere bakılırsa Galatasaray ve Fenerbahçe biraz daha önde gibi gözüküyor.
Beşiktaş’ın yabancı oyuncu transferinde Galatasaray ve Fenerbahçe’ye bakarak geride kaldığını düşünüyor musunuz?
Beşiktaş’ın getirdiği Tello ve Cisse’yi seyretmediğim için onlar hakkında bir yorum yapmıyorum. Seyrettikten sonra onlarla ilgli bir yorum yapamam ama Galatasaray’ın aldığı Lincoln’ü iki kez canlı seyrettim
“G.SARAY’IN LİNCOLN’Ü ALABİLECEĞİNE HİÇ İNANMAMIŞTIM”
Galatasaray’ın Lincoln transferini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Lincoln’ü iki kere canlı seyrettim, inanılmaz bir oyuncu hatta Galatasaray’ın onu alabileceğine hiç inanmamıştım. Adnan Polat’a da söyledim, alamazsınız bu oyuncuyu diye, o da beğendiysen alalım demişti hatta. Galatasaray’ın Lincoln’ü alması büyük bir başarı.
Lincoln, Galatasaray’da Hagi’nin yaptığını yapabilir mi?
Dünya’da hiç bir oyuncu Hagi’nin Galatasaray’da yaptığını yapamaz. Bir daha da öyle bir oyuncu gelmez. Hagi, benim için çok özel bir oyuncu. Galatasaray’ın en kötü zamanında takıma geldi ve kulübü ayağa kaldırdı. O nedenle Hagi’yi kimseyle karşılaştırmıyorum ama Lincoln de çok büyük bir oyuncu bunu tekrar söylüyorum.
“HAKAN ŞÜKÜR’ÜN 80. DAKİKADA OYUNA GİRMESİ BENİ ÜZÜYOR”
Hakan Şükür ile beraber oynadınız ve O hala devam ediyor….
Hakan heralde rekoru kırmak istiyor ve kırmakta hakkı. Keşke geçen sezon kırsaydı ama ben yalnızca Hakan için değil, genel konuşuyorum her oyuncu zamanı geldiğinde futbolu bırakmalı. Hakan gibi bir oyuncunun 70. dakikada kale arkasında ısınıp 80’de oyuna girmesine gönlüm razı olmuyor. O’nun kulübede oturması beni bir sporsever olarak üzüyor.
0 comments