Özel Röportaj

Dünyanın en iyi savunmacılarından olan Stam, Ajax tesislerinde Hilmi Sever’in sorularını yanıtladı. En başarılı alt yapılardan Ajax’ın sistemini ve kariyerinin önemli anlarını anlattı.

PSV’de ortaya koyduğu performansla adını tüm dünyaya duyuran Jaap Stam, Manchester United ile üç yıl üst üste Premier League şampiyonluğu ve 1999’da Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu zaferi yaşadı.

Manchester United, Lazio, Milan ve Ajax gibi takımların formalarını da giyen Stam, 2007’de aktif futbol yaşantısına son verdi.

Jong Ajax (Ajax A2 Takımı)’ta teknik direktörlük yapan Jaap Stam, Hollanda futboluna yeni yıldızlar kazandırmaya çalışıyor.

Ajax’ın futbolcu fabrikası alt yapısının farklarını Al Jazeera‘ye anlatan 42 yaşındaki efsane futbolcu, Ajax alt yapısının en büyük hedefinin oyuncu yetiştirip, satmak olduğunu belirtti.

Dünyanın en iyi savunma oyuncularından biri olan Jaap Stam, iyi bir savunma oyuncusunun acımasız olması gerektiğinin altını çiziyor. En beğendiği defans oyuncusunun ise Real Madrid’in Fransız stoperi Raphael Varane olduğunu söylüyor.

Şampiyonlar Ligi’nin iki unutulmaz finali olan 1999 ve 2005’te yer alan Jaap Stam, “Hayatımda bir daha İstanbul’daki gibi bir an yaşamak istemem” ifadelerini kullanıyor.

Premier League’de fizik gücü yüksek bir futbol oynanıyor. Hakemler her şeye düdük çalmıyor, oyunu devam ettiriyorlar. İtalya’ya gittiğimde ise bambaşka bir ortamla karşılaştım. İtalya’da oyuncular üflesem kendilerini yere atıyorlardı. İtalya’ya alışmakta başta çok zorlandım.

-Ajax alt yapısını dünyada ön plana çıkaran farklar nelerdir?
Ajax uzun yıllardır alt yapıya büyük önem veren bir kulüp. Bu konuda köklü bir geleneği var. Dünyada örnek gösterilen alt yapımızda iyi oyuncu yetiştirmek için her türlü imkanımız var. Tesisimiz ve sahalarımız genç yaştaki futbolcuların gelişimi için çok uygun. Küçük yaştan itibaren yakından gelişimini izlediğimiz futbolcuların teknik, taktik ve hız gelişimlerine çok önem veriyoruz.

Onları uluslararası turnuvalarda oynatarak deneyim kazanmalarını, üzerlerindeki korkuyu atmalarını sağlıyoruz. Belirli bir yaşa gelen ve dikkat çeken yetenekli oyunculara sözleşme öneriyoruz.

Burada verilen eğitimlerin yanı sıra scout dediğimiz çok sayıda deneyimli isimden oluşan futbolcu tarama ekibimiz var. Danimarka, Norveç gibi kuzey ülkeleri başta olmak üzere, dünyanın çeşitli yerlerinden genç yaşta yetenekli çocukları bulup getiriyorlar. Bizler de burada Ajax’ın değerleriyle onları eğitiyoruz.

Ayrıca belirli dönemlerde yetenek günleri organize ediyoruz. Aileler 2-3 günlüğüne çocuklarını bize emanet ediyorlar. Alt yapı hocalarımız da çocukları iyi bir şekilde analiz edip yetenekli olanları alt yapıya kazandırıyorlar. 2-3 gün içinde 1000’in üzerinde çocuk alt yapıya girmek için geliyor. Geniş bir havuzdan oyuncu seçme olanağımız oluyor. Bu organizasyonlarla scoutlarımızın gözünden kaçan çocukları da Ajax’a kazandırmış oluyoruz.

jaap stam

-Kaç kişilik bir scout ekibiniz var?
Tam net bir rakam veremem. Hollanda’nın her yerinde ve yurt dışında bizi temsil eden isimler var. Bizim için çalışan partnerler, kurumlar ve kulüpleri sayarsak 1000’in üzerinde izleyici ekibimiz bulunuyor.

-Ajax alt yapısının en büyük hedefi oyuncu yetiştirip, satmak mıdır?
Kulüp olarak en büyük hedefimiz, alt yapıdan iyi oyuncular yetiştirmek. Daha sonra onları 2-3 sene A takımda oynatmak ve daha sonra da iyi bir bonservis bedeli karşılığında satmak. Onların boşluğunu da her yıl geriden gelen yeni isimlerle doldurmaktır.

Hollanda futbolunda Chelsea, PSG ve Bayern Münih gibi dev bütçeli takımlar yok. Bu nedenle bizim için alt yapıdan oyuncu yetiştirip bunları İspanya ve İngiltere gibi liglere satmak çok önemli.

Tabii ki Ajax’ın her sezon Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden bir takım olmasını da göz ardı etmiyoruz.

Dünyada transfer yaşı her geçen yıl daha da düşüyor. Artık bazı oyuncularımız A takıma çıkmadan transfer ediliyor. Örneğin, bu sezon Manchester United’a ve Real Madrid’e birer oyuncu verdik.

-Ajax alt yapısında kaç futbolcu var?
7-19 yaş arasındaki takımlarımızda 280’in üzerinde oyuncumuz var. Ajax A takımına geçişte son aşama olan Jong Ajax (A2 takımı) bu sayıya dahil değil.

-Dünyanın en iyi savunma oyuncularından biri olarak gösteriliyorsunuz. Sizin şu an en beğendiğiniz savunma oyuncusu kim?
Real Madrid’in genç Fransız stoperi Raphael Varane. Birebirlerde çok güçlü, hızlı, ayakta kalmayı becerebiliyor. Genç olmasına dünyanın en önemli takımlarından birinde forma giyiyor. Uzun yıllar onu üst düzeyde izleyeceğimizi düşünüyorum. Şu an gördüğüm potansiyeli en yüksek ve alt yapısı sağlam olan futbolcu.

Bir de Javier Mascherano’yu söylemek istiyorum. Arjantin Milli Takım’nda orta sahada görev yapıyor ama Barcelona’da stoperde oynuyor. Çok sert ve etkili bir kesici. Zamanlaması, hızı ve futbol görüşü çok üst düzeyde. Orta saha oyuncusu olarak defansta oynamak zordur. Defans oyuncusu olarak bizim deyimimizle ‘acımasız’ olmanız gerekiyor. Mascherano da böyle bir oyuncu. Bende sahaya çıktığım zaman acımasız oluyordum.

İstanbul’daki final maçının bitiş düdüğüyle birlikte büyük bir dram yaşandı. İlk yarıyı 3-0 önde bitirmiştik. Ardından üst üste goller yedik. Penaltılara çıkarken, moral olarak çökmüş bir haldeydik, penaltılarda elendik. Saha içinde ve soyunma odasında kimse birbirinin yüzüne bakamıyordu. Orada yaşadıklarımızı hiçbir kelime ile anlatamam. Hayatımda bir daha İstanbul’daki gibi bir an yaşamak istemem.

-Manchester United’da oynarken, Patrick Viera ile yaşadığınız gerginlik hemen aklıma gelen olaylardan biri. Bu acımasızlığın size sorun çıkardığını düşünüyor musunuz?

Hayır düşünmüyorum. Sertlik iyi bir savunma oyuncusunun olmazsa olmazıdır. Hollanda’dan ilk olarak İngiltere’ye gittim. Premier League’de fizik gücü yüksek bir futbol oynanıyor. Hakemler her şeye düdük çalmıyor, oyunu devam ettiriyorlar. İtalya’ya gittiğimde ise bambaşka bir ortamla karşılaştım. İtalya’da oyuncular üflesem kendilerini yere atıyorlardı. İtalya’ya alışmakta başta çok zorlandım. Çok fazla sarı kart ve kırmızı kart gördüm. Sonra oraya da mecbur uyum sağladım.

-Manchester United’dan ayrılmanızın sebebi Alex Ferguson muydu?
Manchester United’dan ayrılmamın sebebi büyük bir yanlış anlaşılmaydı. Alex Ferguson da buna göz yumdu. Manchester United ile yeni bir sözleşme imzalamıştım. Bir arkadaşımla birlikte, Manchester United’daki günlerimi, kulübün yapısı ve oyuncular arasındaki ilişkileri konu alan bir kitap yazmak istemiştim. Kitabın basılmasına yakın İngiltere’de bir gazete kitabın haklarını satın aldı, kitabın içinde yazan bölümleri gün gün yayınladı. Kitaptaki pozitif şeyleri, negatif gibi gösterip duyurdular. Bu durum, kulübün içerisinde bana karşı kötü bir ortamın oluşmasına neden oldu. O sırada Lazio beni satın almak istiyordu, gitmek istememiştim. Taraftarlar da beni çok seviyordu. Kulüp beni satmak için bu kitap olayını bahane etti ve taraftarların da tepkisini azalttılar. Manchester United’dan ayrılmam bu şekilde gerçekleşti.

-Futbol kariyerinizde karşısında en zorlandığınız forvet kimdi?
Hiç kimse. Karşısında çok zorlandığım bir oyuncu olduğunu hatırlamıyorum. Bir futbolcu önce kendine güvenmeli, ben kendime ve gücüme her zaman güveniyordum. Çok üst düzey maçlar oynadım, şampiyonluklar kazandım. Tabii ki zor maçlarım oldu ama kendi gücümden dolayı bunu rahat bir şekilde söyleyebiliyorum.

-Futbol hayatınızda unutamadığınız an neydi?
Oynadığım iki Şampiyonlar Ligi finalidir. İkisi de Şampiyonlar Ligi tarihinin en unutulmaz maçları oldu. 1999’da Manchester United ile Bayern Münih’e karşı son iki dakikada attığımız gollerle kazandığımız final, Muhteşemdi.

Bir diğeri de İstanbul’da oynanan Milan-Liverpool finali. Milan forması giyiyordum. İlk yarıyı 3-0 önde kapatıp, altı dakikada üç gol yiyerek penaltılara giden ve kupayı kaybettiğimiz maçı da unatamam. Çok güzel ve başarılı bir kariyer geçirdim, unutulmaz ödüller aldım. Bunlar da benim için unutulmaz anılar oldu.

-İstanbul’daki finali kaybettiğinizde soyunma odasında nasıl bir ortam vardı?
Final maçının bitiş düdüğüyle birlikte büyük bir dram yaşandı. İlk yarıyı 3-0 önde bitirmiştik. Herkes birbirine artık kupa geldi gözüyle bakıyordu. Birbirimizi daha da cesaretlendiriyorduk “Önümüzde kupa için yalnızca 45 dakika kaldı” diyorduk. Derken ikinci yarıya başladı, bir gol yedik, orta saha ve defansın kurgusu tamamen bozuldu. Ardından üst üste iki gol daha yedik. Penaltılara çıkarken, moral olarak çökmüş bir haldeydik, penaltılarda elendik. Saha içinde ve soyunma odasında kimse birbirinin yüzüne bakamıyordu. Orada yaşadıklarımızı hiçbir kelime ile anlatamam. Hayatımda bir daha İstanbul’daki gibi bir an yaşamak istemem.

-Beraber oynadığız en iyi oyunculardan bir 11 kurabilir misiniz?
Zor bir soru, hafızamı çok hızlı çalıştırmam gerekecek. Kaleciden başlayalım, Peter Schmeichel ve Edwin van der Sar. Scmeichel çok iyi bir çizgi kalecisiydi. Van der Saar’ın da ayakları çok iyiydi. Komple bir oyuncu söylemem gerekirse kaleye van der Saar’ı koyarım. Savunmaya ilk olarak kendimi koyuyorum. Sol bek Maldini, sol stoper Nesta, sağ bek Cafu. Orta saha Roy Keane, Paul Scholes ve Diego Simeone. İleri uçta Brezilyalı gerçek Ronaldo, sol açıkta Ryan Giggs ve sağ açıkta Arjen Robben olur.

Kaynak: Al Jazeera